Hayat, üzerinde sivrisineklerin gezindiği,akbabaların uçuştuğu bir bataklık gibidir.
Hayat, o bataklığı geçerek karşıya ulaşma sanatıdır.
Bu nedenle, o bataklığın içine bir takım taşlar-kaya parçaları yerleştirir, kan ter içinde.Köprüler kurarız.
Oysa bazı insanlar vardır ki karşıya kolayca geçebilmek için bizi üzerine basacakları taşlar,yürüyecekleri köprüler olarak görürler.
Bundan dolayı omzumuza yüklenmiş olan tonlarca ağırlığı kaldıramayacak kadar güçsüz ve kuvvetsiz kaldığımızdan,bataklıkta çırpınıp dururuz.
Omuzlarımıza basarak karşıya geçenler aradıkları mutluluğu bulmanın sevinci içinde amaçlarına ulaşırken,bataklığın içinde çırpınan biz mağdurlar ise akbabalara yem olmaya mahkum oluruz.
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Saçma değildi şair.
Olmaması gerekendi bu anlatılanlar
Ama gerçekte de olanlardı
Doğru söze ne denir ki .
Tebrikler sevgili şair
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta