Yorgun, argın şiirlerle yalnızlığıma sesleniyorum her gece. Göğsümde bir sıkıntı büyütüyorum hüzün mavisinde… Sustukça sus’uyorum ve susadıkça sana yazıyorum. Uykularımı böldüğün yerden kanıyor gecelerim duyuyor musun... Karanlık hayallerimle tutuyorum ellerinin mevsimsizliğini. Her sabah yalnız uyanıyorum, sessizce ağlıyorum, hala yaşıyorum neden… Uğruna verilmemiş bir can ne işe yarar bu bedende…
Güneşin acı çığlığı ile açıyorum gözlerimi. Yüzümü yıkıyor hayalin, sonbaharın en hazin yağmuruyla aynada sana bakıyor gözyaşlarım. Sen yaralı anıların tozunda toprağında oyalanırken, hasretinle yakarım yüreğimi yar… Penceremden rüzgarla gelir ellerin, aynı acı ile dağlanırken yüreğimiz, sensiz üşürüm yangınlarda… Adım adım gül kokan göğsüne yürürüm. Yağmurunda ıslanırken, hasretimle ıpıslak kollarını açıp beni sardığını düşünürüm. Suskunluğumda seslenirken her köşe başında seni beklerim.
Her gün yeni baştan, şarkıların hüzün makamına uzanırım, şehrimin sensiz sokaklarında özlemli duvarlara yaslanırım. Kirpiklerimin gölgesinde minik bir umut iç çekerek ağlar. Her gün batımı canıma kasteden düşlerim kanatır gecelerimi. Tedirginim karanlıklarda, anlamsız bir hayatın içinde tek sığınağımsın benim.
Sensiz yarım kaldığımdan beri caydım kendimden bilesin. Kararttım gözümü, sana biriktiğim satır aralarında yüzündeki çizgilere dokunduğumdan beri kurşunladım özlemleri. Bilirsin hep unuturum ben. Bu yüzden seni beklemelerim hiç bitmiyor. Unutuyorum yine işte, ellerime yazıyorum “terk edip gittiğini”… Buna rağmen rengarenk düşlerin içinde ellerine sarılıyorum her gece. Olmuyor yar, ellerime değil ne olur gidişlerini yüreğime yaz, yoksa bırakmam seni…
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,