Sıcak vurur buğday tenine
kapılırsın insan seline
boş midende ziller
bir söğüt gölgesi istersin
esmer garsondan
menü yerine.
Düşerken ayak boşluğa
Uzanır ötelerden
Bir çift el kavrar seni
Birden
Koruma altındadır beden
Kimsesizlik kalkar
bizi gördü Pangaltı'da
selam verdi
almadı
gözlerde bir miktar yorgunluk
birden çok öfke
yüz gram kırgınlık
Çalı çırpı toplayan el dağlardan
üzüm yemiş can bozulan bağlardan
yosunlara acı veren ağlardan
deyip geçen ömür birde güle sor...
Camden Road yolları boş üstelik loş sayılır
çiselerken yağmur domuzluğuna
yürümek iyi gelir bilirsin
gün ağarırken Londra sokaklarında
King Cross istasyonu kaç adım
Yemiş yüklü bir dal
Koparılmış yarından
İçinde kor ateşler
Yan yana bilirsen.
Dünya bir yana
Gece düşümde yakaladı Decartes
gündüz kaçsan da benden
düşüne sokarım düşünce
Kaçmak olanaksız
Rodin olacağım
Başımın üstünde dolanan güvercinler
Uçun Antep’in çamlı dağlarına
Bozarmış Sarı Güllük bağlarına
Görürseniz zerdali çağlasına
Selam edin benden yana.
Birincisinde
eşekten düştüm yedi yaşında
bir ben vardım üzerinde
bir de teyzem oğlu Niyazi'nin eli
yularında
üzerimde bayramlık
Musa mıyım denizi ortadan ikiye böleyim
İsa mıyım bu yanağıma da hadi vur göreyim
Hıyara beyefendi çirkine de bebek diyeyim
Sapık mıyım ki seni doğuran ebeyi öpeyim…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!