Merhaba Kayıp Filozof
Beni sonsuzluğun kapılarına bırakıp
ani ve apansız gidişini yıllar önce yazdığın
Sabırsız Gazellerin Unutulmuş Güzel mersiyesi.
Ve gözlerim,
yeşil bir boşluk...
Ve saçlarım,
Siyah bir tabut...
Ve ellerim,
kahır, çile ellerim.
Onları da gömdüm sabırsız gazellerin altına.
Kırgınım, kırgınım sana...
...
Gece bile saçlarının rengine öykünürken,
ve gemiler içli, içten ağlarken teninde,
eski kasırgalardan dem vururken tayfalar,
bütün sözcükler dönüşürken
ellerinde oyuncak bir kaleme,
sayfalar boşuna çırpınırken bakışlarının
derinliğinde
ve boğulurken zaman içinde,
gizli bir saati kuruyordu casus parmakların.
herhangi bir maviye bulamak için giysilerini,
tanrıyla işbirliği yapıyordu
hem dostların hem düşmanların.
derisi yüzülmüş cesetlerden bir hırka,
yorgun düşmüş annelerin uykusundan bir damla süt,
belki bir ülke boyu kan
diliyordu, dileniyordu
düzenli erdem tacirleri.
pazarlık payı paydasından hep fazla
ama yine de küsürlü sayılarla reel
olsun, devamı vardır, vardı nasılsa.
ama bir eksik, çokça yasla.
sen ey tümdengelim bedelini
doğarken yarım ödeyen sürekli sancılı güzel,
diğer yarımını kucaklamak istiyor gülünç yarınlar.
yanıtın yerçekimine hayır diyen bir elma kadar net;
'ya içimde fırdolaşan adressiz soru kurtçukları tüketecek etimi,
ya da dalımda çürüyeceğim kirlenmeden ilelebet.'
yağmur sularının yıkadığı tertemiz bir sabaha
selamını sunup açıldın bilinmez kaldırımlara.
ey herkes tarafından tanınan güzel;
ayaklar altında ezilsen de güzelsin,
ağızlar içre çiğnensen de güzel.
bütün ayaklar adımın olmak istiyorken,
bütün ağızlar seni dillendirmek;
müziğin ezilenlere veriyor söz hakkını.
müziğin yenilğinin değil belki ama
yeni duyarlıkların devrimi.
1999 Ve hasretle 13 Eylül 2005
Işık AktaşKayıt Tarihi : 13.9.2005 10:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!