A-ilmin başı sabırdır Şiiri - Mikdat Bal

Mikdat Bal
4096

ŞİİR


45

TAKİPÇİ

A-ilmin başı sabırdır

İlmin başı sabırdır…….Dini hikayeler

Yirmi yaşında bir genç, deli Hüseyin adı
Bir ocağın umudu, annesinin muradı

Annesi pek ihtiyar, yatalaktı hastaydı
Oğlunu yönetmeye becerikli, ustaydı

Dedi ki oğulcuğum evini kurmalısın
benim bakımım için kafanı yormalısın

Toplandı komşuları bir düğün eylediler
Türlü yemekler yendi maniler söylediler

O köyün hocaları yemek yiyip, kaldılar
Çaylarını içerken muhabbete daldılar

Sohbetleri uzadı çok sert tartışırlardı
Kavga olacak anda hemen barışırlardı

Ne yalan yere yemin ne bir küfür derlerdi
Bir kaç konu hakkında ihtilaf ederlerdi

Münakaşa ateşli farklıydı fikirleri
Okurlardı arada istiğfar zikirleri

Hüseyin hayret eder sorar bunu sırrını
Bunlar ne bicim insan, kırmazlar birbirini

Söyler ki ey yarenler nedir konuştuğunuz?
Nedir akşamdan beri hilafa düştüğünüz?

Aklımın ermediği neden dövüşmezsiniz?
Erkek değil misiniz. niçin sövüşmezsiniz?

Yerinizde olsaydım herkesi sustururdum
Şurada tekme tokat fırtına estirirdim

Hocalardan biri der; evladım beni dinle
Senin söylediklerin hiç bağdaşmazlar din’le

Biz alim insanlarız biliriz ar edebi,
Tanırız dört mezhebi, hem okuduk mektebi.

Elbette bir olamaz bilen ile bilmeyen
İşte böyle şaşırır hocaları dinleyen.

Eğer bilmiş olsaydın böyle bir şey sormazdın
Hayır olan işleri asla şerre yormazdın.

Peygambere ilk emir oku diye olmuştur.
Bu emir sayesinde cihan nurla dolmuştur

Senin yaşın yirmidir okumak geçti sanma
Sen de alim olursun git cihat et usanma.

Müderrisler bulursun İstanbul’a gidersen
Oraya gitmen gerek alim olmak istersen

İlim Çinde de olsa durma git onu ara
Müslüman öğrenmeli ta beşikten mezara.

Bu sözler Hüseyin’in gönlüne yer eyledi
Sabah olunca hemen hanımına söyledi

Bak hanım bu çayırla, şu tarla, şu bağ benim
Hizmetini iyi yap yalnız annem sağ benim.

Ben ilim öğrenmeye gurbete gidiyorum.
Yaşlı annemi sana emanet ediyorum

Zekiyim çalışkanım pek yakında dönerim
Sabret, yolumu gözle sana budur önerim

Derken gurbet uzadı yıllar geçti aradan
Tam otuz sene geçti ayrılalı oradan

Seneler geçti artık büyük hoca olmuştu
Üstadı ne hikmetse onu çömez bulmuştu

Müderrisine söyler izin ver de gideyim
Her kitabı bitirdim daha da ne edeyim

Hocası der ki ona bir sene daha bekle
İlmin tamamdır lakin biraz tecrübe ekle

Fakat artık dinlemez gideceğim der durur
Kendini zapt edemez artık galiptir gurur

Hocası müsaade eder de girer yola
Derken bir köye uğrar orada verir mola

Namaz vakti gelince hemen camiye koşar
İmam konuşmaktaydı, duyduklarına şaşar

Çünkü söyledikleri hepsi hurafe kelam
Hüseyin sabredemez karşı çıkar vesselam

O köyün cemaati savundular imamı
Hüseyin’e saldırdı köylülerin tamamı

Köyden çıkana kadar taşladılar hocayı
Zavallı ellerinden zor kurtardı paçayı

Onların arasından güçlük ile savuştu
Gerisin geri gidip hocasına kavuştu

Bir yıl daha eğleşip sonunda izin aldı
Tekrar köye uğrayıp aynı camiye daldı

İçeri girdiğinde baktı o eski imam
Bildiklerini okur eski tas eski hamam

Hüseyin hoca şimdi imamı metih eyler
Bundan bir saç edinen cennete girer söyler

Saç alan kurtulmuştur boylayacak cenneti
Bu hoca sizin köyde Allah’ın bir rahmeti

Köylüler talan eder imamın saclarını
Saç bitince çekerler sakalın uçlarını

Bir yıl önce görmüştü İmam Yusuf’u tanır
Geçen yıl ki olayı düşündükçe utanır

Bıldır cemaat seni perişan ettiğinde
Sorar ki ne okudun buradan gittiğinde

Hüseyin hoca der ki bilmek istersen şayet
Otuz yıl Din okudum, bir yıl ilmi siyaset

Oradan ayrılarak başka bir köye gider
Namaz vaktine kadar orada vaaz eder

Köylüler takdir edip hocayı çok severler
Onun derin ilmine hayran kalıp överler

İçlerinde bir köylü Yusuf hocaya sorar
İlmin başı nedir der soruya cevap arar

Hoca der ki ‘Bismillah’ kestirip attı hemen
Köylü der ki olmadı çok tuhaf böyle demen

Hoca der ‘Rabbiyessir’ veya ‘Elhamdülillah’
Yahut ‘İhlası şerif’ veyahut ‘Sübhanellah’.

Köylü der hayır değil, cevabı veremedin
Otuz bir yıl okudun sırrına eremedin

Hoca der bilemedim ne olur söyle bana
Köylü der öyle kolay öğretemem ben sana

Hoca der şartın nedir söyle kabul edeyim
İster beni çoban tut davarını güdeyim

Köylü der bir şartım var bir yıl bana kalırsan
Ben sana öğretirim bana köle olursan

Hoca da kabul eder bir sene hizmet eder
Bir senesi dolunca şimdi bana öğret der

Köylü der iyi dinle “sabırdır” ilmin başı
Sabır ile hal eder insan her müşkül işi

Hoca der ben bilirdim değil mi bana yazık
Bu kadarcık bir şeye attın büyük bir kazık

Böyle basit bir cevap moralini çok bozar
Allah’ından bul deyip köylüyü eder azar

Köylü der ki ne oldu bilemedin sorunca
Niçin sabredemedin bu cevabı görünce

İlmiyle amil olan katiyen düşmez dara
Bildiğinle amel et sakın atma kenara

Hoca da vedalaşır kalkıp köyüne gelir
Evini merak eder neler olmuş kim bilir

Pencereden bakarak içeriyi görüyor
Karısının yanında bir erkek oturuyor

Şefkatli bir şekilde sacını taramakta
Yusuf hoca çantadan bir silah aramakta

Kan tepesine çıktı şunu hemen vurayım
Aklına sabır gelir der ki biraz durayım

Evinden ayrılarak köy camiine girer
Cemaate göz atar inceler birer birer

Der yolcuyum bu köye eskiden çok uğrardım
Deli Hüseyin vardı ondan ben çok korkardım

Ne oldu nice oldu tanıyanınız var mı?
Bir de annesi vardı acep ona bakar mı.

Köylüler der ey kardeş yıllar oldu göçeli
Rahmetli annesi de on yıl oldu öleli

Okumaya gitmişti çok çabuk dönecekti
Karısı yalnız kaldı zavallı neler çekti

Bir çocuğu doğmuştu herhalde Yusuf ölmüş
Çocuk büyüdü artık bu köye imam olmuş

Annesinin yanına gideceğim demişti
Onu merak ederdi birkaç gün gitmemişti

Deli Hüseyin hemen ağlamaya başladı
O kadar heyecanlı dudağını dişledi

Ey köylü sen tavsiye eyledin bana sabrı
Tutmasaydım oğlumun kazılacaktı kabri

Hakkımı helal ettim çok sağ ol sen çok yaşa
Bela isabet eder sabır etmeyen başa

Köylüler sorar ona nedir kime çağırdın
Ne duydun birden böyle tuhaf tuhaf bağırdın

Bu sefer takdim eder açıkça künyesini
Hayretlere düşürür orada cümlesini

Oğlu namaza gelir tanışır babasıyla
Baba hoş geldin söyler saygılı edasıyla

Orada bulunanlar hoş sohbet eylediler
İlmin başı elbette sabırdır söylediler

Şair Mikdat Bal

Mikdat Bal
Kayıt Tarihi : 10.3.2005 01:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ramazan Topoğlu
    Ramazan Topoğlu

    Öykümsü, destansı şiirin güzel bir örneği.
    Bu tür şiirlerin bir başka tadı var.
    Kafiyeli ve kafiye uysun diye zorlama yok.
    Güzel.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mikdat Bal