Merhaba bayan! Ritimli yollardan geldim, ellerimde nakaratlarını taşıyarak bütün aşk dolu şarkıların. Parmak uçlarınızda ölmeye geldim bayan. Yerin altından gelen bir rüzgar vardı yanı başımda dün gece uyurken oysa ama bu gece ölmek istedim bayan, parmak uçlarınızda. Özellikle işaret parmağınızın ucunda, sesini duyuramayan bir kuş gibi, dalına nokta konan bir kuş gibi ölmek istedim. Size sadece kendim geldim, bir kaç nakaratı da beraberimde getirdim. Hayallerim kırıldı yolda, nefesim kesildi. Ruhuma bir kurşun sıktılar, hislerimi işte o delikten düşürdüm. Ben kimseyi sevmiyorum artık. Yalan söyleme. Peki, bayan. Bu nakaratlara fazla tuz katmayalım, hepsi büyük yaralara sahip. Eşlik edelim ölmeden önce, saygı duruşunda ağlayalım, nefesimizi tutalım, sesimizi keselim. Sadece yaşlarımız aksın; ben parmak ucunuzda.. Bana bir kağıt verir misiniz? Teşekkürler bayan. Hayır, kalem vermeyin. Ben mektuplara ağlamayı seviyorum, gözyaşlarımın yanımda kurumasını istemiyorum. Başka bir şehirde buharlaşsınlar, benden uzakta. Peki. Öyleyse, geceyi beklemeyelim bayan. Beni şehir dışı bir yol kenarında öldürün.
Kaldığım yerler aslında hep bir şarkının başlangıcıydı. Her notada içime bir kurşun gibi işliyordun. Anlamayan birine göre belki de sıyırmıştın. Aşık olmayan birine göre ‘’ unutursun ‘’ gibi bir durum bu. Ve sen kimsenin bulamayacağı yerdeydin. Çünkü yakın mesafeden ellerime iki el ateş ettin. Bu, beni bir uzay mekiğinin içine koyuyordu. Yıldızların arasında gibiydim. Fakat tüm yıldızlar, senden kopmuşlardı, bunun farkındaydım. Dünya, bana çok küçük gözüküyordu. Aslında sen yanımda olmadığında benim dünyam da yok sayılırdı. Sonuna nokta konmamış bir cümle gibiydim. Bir tarafı açık ve kelime kaybetmeye itilmiş..
Devrilen şeyler; her zaman binalar, vazolar, devletler değilmiş, bunu öğrendim. Çünkü benim umutlarım devrildi ve bunun altından kalkamadım. Kimi zaman sakladım, saklamaya çalıştım bunu kendimden. Kalabalıktan gelen tüm seslere kulak tıkamak gibi.. Fakat ben sadece denedim bunu, olmayacak bir şeyi denedim. Oysa ben hep ölmeyecek şeylerimiz olmasını diledim. Yırtık bir mazinin üzerine dikiş atmak, sakat bir martıyı iyileştirmek, kurumuş bir denizi sulamak istedim.
Günlerce büyük insan topluluklarının içinde büyük bir yalnız ve küçük bir ayrıntı gibi saklandım. Kimse beni keşfedemedi.
Aradım..
- Seni seviyorum çünkü yaşamak güzel şey.
İçinde yaşamak geçen her cümlede, senden bir şeyler hissediyorum. Yanıldığımı sanmıyorum. Yaşamak güzel, senle. Şimdi hangi şarkılarda geziniyorsun bilmiyorum ama, hepsinden geçmişssin, belli.
- Seni seviyorum çünkü bu elimde değil.
Bir şarkı yaktım, dudaklarıma sıkıştırdım. Oturdum ve gün boyu seni düşündüm. Bir kafede gün boyu oturdum seninle ama sen yoktun. Elini tuttum, baş parmağında yara bandı vardı ve bu benim oldukça canımı yakıyordu. Sen bir şey hissetmiyordun, seni nasıl sevdiğimi bile hissetmiyordun o an. Ellerin küçücüktü, avuçlarıma aldım. Bırakma, dedim. Bırakırsan bu dünyanın amınakoyarım beni bırakma. Ama bıraktın ve ben hiçbir bok yapamadım sevgilim. Sadece hatırlıyorum.. Ellerini hatırlıyorum, parmağında yara bandı vardı. Gözlerini hatırlıyorum, mavi değildi ama gökyüzü gibi bakardın. Bulutsuzdu, kendimi çok net görebiliyordum. Şimdi karanlıktayım, ben değil, hiç kimse göremiyor beni. Ayaklarını hatırlıyorum, bana gelirken hiç yorulmazdın. En azından aklımda öyle kalmış, belki de söylemezdin bana yorulduğunu. Giderken bile söylemedin.. Geçen gün rüyamda gördüm seni. Gülümseyip, sevgilim, dedin bana. O an dünyanın bütün özgür kuşlarını serdin önüme. Bak, dedin. Bak bu serçe, sözünde durur. Serçem bildim seni. Aslında dünya, uyandığımız zaman kirleniyor. Sen beni sevmediğin zaman kirleniyor dünya.
Ben papatyaları severim, bilirsin. Seni de severim, hatta en çok seni severim. Bu yüzden hiçbir papatyaya sormadım, güvendim sana. Sorsaydım belki onlar da yalan söylerdi, bunu bilemeyeceğiz hiçbir zaman. Tek bildiğim, ben seni özledim. Bir rakı masasında değil üstelik.. Bildiğin çalışma masamda özledim, sol kenarında fotoğrafının olduğu masa hani.. Gerçi benim seni özlemem için bir masaya, rakıya ya da sana ihtiyacım yok. Ben seni nefes aldığım her an özlüyorum ve biraz kızıyorum sana.
Geçen gün sana bir mektup yazdım ama orada kızdığımı söylemedim. Sevdiğimi de söylemedim hatta hiçbir cümle, hiçbir harf kullanmadım. Ağladım ama kimseye söyleme, sana gözyaşlarımı gönderdim. Eğer silmek istersen buyur, lacivert ayakkabılarımın sol kısmına anahtar bıraktım.
aynı şarkılarda dolaşıyoruz ben seni özlüyorum
aynı notalara basıyoruz arnavut kaldırımlarında
sen karşıya geçiyorsun bana bir şimşek çarpıyor
ben karşıdayım sen yoksun
buraya çok yağmur yağdı ben çok ıslandım
ama hiç ağlamadım çünkü sen varsın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!