Sabahın Kızılında Gönlümü Dağlayan Ateş

Şehri yakacak ateş söndü
Çöllere yağmur yağdıracak şarkı sustu
Fikrimden serbestiyet hükmü verildi güzeşte hatıralara

Yaşamak muayyen ve kat’i hatlarla tayin edilmiştir alnımıza
Vakit be vakit yorgunluğu üzerimizdedir, henüz geçmedi başımızdan gençlik

Kuyudaki esaret
Boynuma pranga takan hürriyete racihtir
Çünkü;
Kuyumdaki esaret bana aittir

Kendi zincirlerimi kendim taktım ayaklarıma
Lakin
Tenimden geçmeyen bir yalnızlık boynumun borcuymuş
Yaşamak kaçınılmaz

Tayin edilmiş bir bend çekilmiştir gözlerime
Aydınlık sabahlara vuslatım, ölüme müsavidir

Terkin suru üflenince kulaklarıma
Kıyametten evvel bir kıyamet
Öpmekten evvel bir ateş vuku bulacak dudaklarımda

Bulutlardan düşen yağmur, gökten düşen üç cemre ve yaşamak kaydından düşen bir beden emanet edilecektir toprağa

Bahara hayattır yağmur ve cemre
Ve
Kader defterine mühür vurulan garip bir bedendir bu
Muntazırdır semavi bir emre

Ve fikirler cem olundu
Mukarrerdir
Sabah ışıklarının tenimden tehciri
Kalabalık bir sessizlik
Bugün ve yarın
Peşinden şenliktir

Benim, kaderden bentlerim kopmuştur
Nas bu hengamede bahardan hazana yuvarlanır
Ben ise bu büyük mahkemede
Rabb’in şahitliğindeyim
Ve
Muhakeme edilecek olan bir aşkta
Beni nâr-ı sevdada yakan bir mehpareyi beklemekteyim.

[ 12.22.13 / 25.08.2023 - Cuma - Adapazarı ]