bu sabah yürüyeceğim
başımı alıp çıkacağım evden
ormana dalacağım
hem gizliden
ve erkenden
varsın kimse bilmesin beni
börtü böcek şahidim olur
onların
ürkek yürekleri olduğunu biliyorum
yüreklerini yaratanı da
yürekleri anlar yüreğimi
bir ses uzanır yeşile
utanırım kuşun uçuşundan
böceğin kaçışından
sonra birleşiriz yeşilin tonlarında
dingin bir sessizlik
dil dile dil yeşile karışır
çam tepelerinde uğultulu ıslık
bu sabah yürüyeceğim
başımı alıp
ormanın kalbine dalacağım
koyaklarda çamların türküsü
ruhuma karışsın istiyorum
bu benim kendime varışım
nefesimi duyuşum
yeşilde ruhum
toprakta köküm
ve ben ben olduğumu anlarım
bu sabah yürüyeceğim
seherin erken saatinde
kelerlerin çıyanların inadına
yapraklarını sallayacağım ağaçların
rahatları kaçsın derin sessizlikte
ruhuma akan ruhlarının şebnemi
ebem kuşağı olmalı
soluğum şiire dönüşmeli
bir iskete gırtlağı yankılanmalı
belki bir kavalın
bir sevdaya ağlayan yüreği
sesi yanmışlığından yanık
dilim sözcüklere sus
ve derine işlemeli
göğsüme biriken yeşillikler
ruhum ormanın ruhunda durulmalı
börtü böceğe karılmalıyım
bir ağaç veya bir ot olmalıyım
ne fark eder
o can ben can
cana can
her zamanki gibi
hüzünleri atıp sırtımdan
sonra günün birikmişlerini
bedende ve ruhta hafif
yollara düşeceğim
bilirim bendeki bensiz fazlalıkları
belki yontulur çıkıntıları
yeşile dalınca ruhumun
boyanırım gök mavisine
güne güneşe yakın
doğanın sesinde eririm
sessiz ve dingin
belki Kızılderili ruhu sarar beni
kurda kuşa ağaca selam söylerim
bu sabah yürüyeceğim
başımı alıp
ormanın kalbine dalacağım
bir çamın altına uzanacağım
beni uzayan çimenlere sayın
yaşamamış gibi
16.03.2011-İzmir
Rıza Yıldız
Kayıt Tarihi : 17.12.2012 08:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)