Saati zenginlerin bulduğu kanaatindeyim.Yoksulları, köleleri nasıl çalıştıracaklarına karar verirken, saati akıllarına getirdiklerine inanmaktayım. Çünkü saate ihtiyacı olan işçidir, memurdur.Şu saatte kalkması, şu saatte mola vermesi, şu saatte paydos etmesi gereken odur.Patronun kendisi saate ihtiyaç duymaz.İsterse çalışır, isterse çalışmaz.Geç geldiği için kimse kendisinden hesap sormaz.Gider Bebek sahilinde kahvaltısını yapar kimse ona karışmaz.Oysa işçi, memur o saatlerde ya otobüs durağındadır ya bir dolmuşun içinde sıkış sıkıştır ya da işe geç kalma korkusuyla ter içindedir. Kolundaki saat bileğine vurulmuş bir kelepçedir.Zamana mahkumdur ve her şey zamanında yapılmalıdır.
Saatin sesini duymadığında o artık bir ölüdür.Çünkü sabah onun sesiyle uyanmaya alışmıştır.Onun sesiyle güne başlamıştır.Onun sesiyle köleliğe alışmış ve çalışmıştır.
Patronların kendi namına saate ihtiyaçları yoktur.Çünkü zamanı kabus olmaktan çıkarmışlardır.Ya hala yataktadır ya da Bebek sahilinde kahvaltıdadır.
Saatin dilimleri aslında bir pastanın kırıntılarıdır.Asıl zamanı doya doya yaşayan zenginlerdir, fakirlerse artık zamanlarla beslenmektedir.
Saatler kimin için çalmakta, tabi ki fakirler için çalmaktadır.İşçisi, memuru koşa koşa işe gitmektedir.Her ay bu koşuşturmasının ödülü olarak alnına para yapıştırılmaktadır.Sonra işçi, memur dansöz gibi oynamakta,sevinip bayram yapmaktadır.
Zenginler insanları modern köle yapmaktadırlar.Hiyerarşi piramidini onlara yaptırmaktadırlar.Piramidin en üstünde durarak firavun kahkahası atmakta işçinin, memurun sırtına egolarını büyütecek ve yüceltecek taşlar koymakta ve bu şekilde insanların sırtından gülüşlerini ayyuka çıkarmaktadırlar.
Zaman onların saatleriyle çalışmaktadır.Akrep ve yelkovan yoksulun gözüne batmaktadır.İşçi, memur salya sümük bir hayat yaşamaktadır.Güneşin battığı saatlerde yüreğine hayatın girdapları dolmaktadır.Duyguları içinde kaybolup kendi iç dünyasında karanlıklar yaşamaktadır.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta