Sıkılmam aynı renkten,
Aynaya bakmaktan,
Tek başıma yürümekten,
Aynılaşmış gürültüden ve
korktuğum yüzleşmelerden,
Sıkılmam hiçbirinden.
Uzun uzun yazamaz oldum,
yalnızca kendimle kalamaz oldum.
Sınavımı versem mi artık?
Yok yok sabır nimetinden istifade et…
İhtiyacım var; yakın mesafeye,
Isınan havaya,
Sabra,
Yolun sonuna kadar koşup nefesimin ciğerlerime dolduğunu fark ettiğim ana,
Fotoğrafların altına yazılar yazmaya,
Biraz yeşile ihtiyacım var.
Tükenmiş bunca şeyle birlikte, sahip olduğum
-çok güçlü-
karanlık çağda bile anılmış,
Kutsalımda yasak olan,
O lanetlenmiş 'nefret' büyüyor.
Kaynağını henüz bulamadığım bu nefret beni kaplıyor.
Güçlü olan öfkemi bastırıyor.
Nereye aitsin?
İçimdeki bahar beni ne zaman terk etti de bu öfke ve nefret yeşerip can buldu?
Yoksa bir hastalık mı bu öfke?
Sabrı kullanamayanların lanetimi bu nefret?
Yok yok, bu sorular birer tuzak.
Cevaplanmaz, cevapları her şeyden zehirli.
Yoksa ben miyim,
Cevaplar değil de ben miyim zehirli olan?
Sıkılmazdım cevap aramaktan.
Ama sıkılıyorum o korkunç renkten, kırmızıdan.
Gözlerim yere düşüyor, sesleniyorum önümden geçen siyaha
Ve yüzüne bakıp emin oluyorum,
Siz diye hitap ederek nefretimle konuşuyorum,
Burnunuzu alın, sahip çıkın diyorum.
Nefretim kabarıyor ve kulaklarım boyutunu beğenmeyip yer değiştiriyor.
Dünyamda ihtiyacım olan yeşil iken
Öfkem çokça ele geçirmiş beni.
Cümlelerim bile sağlıklı değil,
Sabrı hatırlıyorum,
Sonra yine göğsüm kabarıyor ve yaşama olan,
İnsanlara olan,
Gökyüzüne ve kendime olan tüm sevgim saklanıyor öfkemin gazabından.
Her yere izler bırakan yüce ve kutsanmış aşk bile,
Nefes nefese köşesine çekilmiş.
Neyse ki bir köşesi varmış diyorum.
Ben kendimdeyim ama hiçte değilim.
Kim bu öfkeli beden,
Nerde ruhum, nerede yüzleşemediğim korkular.
Kimim kimsem yok mu? Bu ne böyle, annemde mi görmedi beni?
Hiç dostum yok mu, niye böyle lanetli olana niyetliyim.
Kimsin sen zehra?
Niye bu kadar çok sorun var?
Ne sorunun var? Ne sorunum var?
İhtiyaçlarımı söylemem lazımken yüzleşiyorum öfkemle.
İçine doğduğum ve beni büyüten bu düzen isyanımı destekliyor.
Gözlerim düşüyor yere, toprak siyah.
Korktuğum gibi, gibiden sonra virgül gelmemeli, olmaması gerekenler oluverdi.
İçimdeki nefret o kadar güçlü ve cesur ki, gözü kör.
Korktuğumu unutmuş,
Korkan benim! Bendim...
Meydan okumam bitti gözlerim kalkıyor yerden, aptalım.
Ben baharı bekleyecektim,
Hasrettim yeşile ve sıcağa.
Biraz koşmaya ve aşka.
Işığa.
Sarmaşıktım galiba ama neyse.
Gözlerim kalktı sadece yerden.
Yazdım üç sayfa dolusu ve elli bir dakika boyunca.
Kimim ki böylesi akıllı bir aptalım.
Bedenim hep hastalıklı, aklımda öyle.
Aptal değilde abdal olurmuş benden.
Kendini bulma yolunda kayboluşlarda yoluma dahil, sadece çok gencim.
Avutmam lazım kendimi.
Delirmek üzereyim, dinmiyor bu azgın öfke.
Belki diyorum yine, genç veda edeceğim her şeye ve herkese.
Bu kadar zor mu herkese hayat.
Büyüyeceğim.
Işığa ulaşacağım. Kaybolurken bile kendimi bulduğumu bileceğim.
Bu satırlarında hiçbir zaman bitişi olmayacak.
.
.
.
z.f
Kayıt Tarihi : 19.4.2024 23:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
10 Ocak 2024, Saat iki elli sekiz, bense yeni bir dünyadan henüz ayrıldığımda, bilgisayarımda bir şiir ile ordan ayrıldığımı fark ediyorum...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!