Uzak diyarlardan bir selam gibi,
Zaman bir amaçsız bekleyişe eviriyor kendini…
Gözlerden süzülen bir gözyaşı edasıyla,
Akrep ve yelkovan mücadele yorgun…
Saatlerin karanlığa saplanan noktasında,
Kaldırımlar kimsesizlerin geçidi gibi uzana durur…
Yollardan oluk oluk nefret akarken,
Ruhlar titrer, görür çaresizliği…
Mezarsız kalan eller gibi,
Cansız bir insandır bu umuda giden…
Dilsiz kesilmiş insanlar,
Yoksa bir ışık mı bekler karanlıkta ki?
Ölüm ve yok oluş haberi içinde insanlık!
Bir bilinmezin ardından sallanıyor eller,
Bilmeyen bilmeyi mi bekler?
Susmak lazım zamanın köşesine oturup,
Sadece susmak…
Erken gelişler bunlar,
Kuşların göç vaktidir artık!
Bir terk edilmiş kavim çıkmış yola,
Yoldaki tabelalar yanlış yönü göstere durur…
Köprüler hayale bile bağlamıyorken,
Bu yola çıkışlar niye!
Unutuldu mu yoksa,
Öldü tüm gerçekler, yeni gömdük daha…
Çıldırmış ruhlar,
Sıradan yaşamda konuşarak saklar gerçekleri…
Acının kokusunu almış şairler,
Göklerdeki bulutların yolunu sorar durur…
Sadakat ölüm gibidir,
Bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü…
İhanet ile vurulmuştur bir geyik,
Sadaka gibi çaresizliği ister durur…
Yaşamaz olmuş dokunuşlar artık,
Saatin içinde akrep dördü tırmalaya durur.
Bir bayram, gönül meclisinde terk eden,
Söz meclisinde terk edilmiştir artık…
Kayıt Tarihi : 24.11.2017 02:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!