Saadet Name - Garib Çoban
Saatler geçti ama zaman.
Teheccüt vakti tamamen karanlıkta, vücut sıcaklığındaki tuzlu suda yüzüyordu.
Duygular olmadan.
Gürültü yok.
Sadece senin düşüncelerin.
Yaşadığı şey sevginin açıklayabileceği her şeyin ötesindeydi.
Zihni sanki bedenini terk ediyormuş gibi dışarıya doğru genişliyor gibiydi.
Buna aklın aklı adını verdi.
Zamana ve mekana bağlı kalmadan sürüklendiğini fark etti.
Bir enginlik hissini, kozmik bir bağlantıyı anlattı.
Sanki “ben”in sınırları çözülüyor, bilinç saf kalıyordu.
Sonra beklenmedik bir şey oldu.
Tüm insanlara ışık, adalet ve haysiyet verecek muhteşem şehri.
Ancak ateşli sabrımız pahasına fethedebileceğiz.
Böylece şiir boşuna söylenmeyecek, sonbaharda.
Farklı geldi.
Farzet musalladasın,, dünyayla mukabele bitti kitap hatmoldu artık.
O zaman Fatiha'ya dön yine.
Uçları birbirine değdir.
Olanı boşalt ve tazecikten başla!..
Kitap orda ölü sen okursan, sen yürürsen sende canlanır.
İnsanın insanda duyulması bundandır.
Gönül şehri'nin kapısından ayrılma, severek mest ol.
Ve b/aşka bir şey değil, yolculuğuma devam ediyorum.
Tüm yaşamın yeniden yapılması gerekiyor.
Yeniden yapmak ve yeniden icat etmek için savrulmalı sonbaharda yapraklar gibi.
Bir bülbülün gönlündeki şarkısını duyun.
Ruhlarında sevgi taşıyanlar.
Muhtemelen insanın severek düşünmekten vazgeçtiği ölçüde yaşayan insanlığının azaldığı söylenebilir.
Tanrı taştan mabet istemiyor.
Deriden seyyar mabedi var iken.
Geçer ahd-i atiğinde Hak kelamın.
Biraz daha doğuda ise!..
Nihai amacın taş Budalar yapmak değil.
Yaşayan Budalar olmak olduğu söylenir.
Taş buda, bir manâda aşırı metanetli diyebileceğimiz bir kişinin simgesidir!..
Korkularını ve duygularını o kadar bastırmış ki elinde hiçbir şey kalmamıştır.
Ve diyorlar ki!..
Peki, eğer öyleyse...
Eğer bir ermişten anladığınız buysa, bir taş da işinizi görür.
Her zaman konuşmak zorunda değiliz.
Cehenneminde sıkışmış kelimeler
Rüyalarımdaki onu aramayı bıraktım.
Sadece kabus olmayan birini istedim.
Bu dünyada o kadar büyük bir yalnızlık var ki.
Bunu saatin akrep ve yelkovanının yavaş hareketinden bile anlayabilirsiniz.
İnsan, öfkeli, boş, yalnız, aldatılmış.
Hepimiz korkutucu putlarının esiri olmuşuz.
Espri bu o anlama gelmiyor.
Bu daha ziyade artık korkmaktan korkmadığınız.
Artık kederden, acıdan, olanın hissedilmesinden kaçmadığımız anlamına gelir.
Onun ruhu seninkine dokunduysa buna ancak aşk diyebilirsin.
Dünün üzüntüleri ve yarının endişeleriyle donatılmış bir kalpten, bugün için bir şey bekleme!..
Başka bir deyişle.
Dünyalık putlarını çoğaltanlar, ahlaksız insanlar kendilerini daha özgür görme eğilimindedirler.
ncak genellikle hissetme veya sevme yeteneklerinden yoksundurlar.
Artık hayata tam bir coşkuyla atılmaktan korkmuyor!..
Olanı olduğu hâliyle zevk etmekten çekinmiyorsunuz.
İkramı geri çevirmiyorsunuz.
Ey yolcu, sahnede ârif rolünde görünenle gafili oynayan arasındaki fark nedir?..
Ham olan şakayı fazla ciddiye alır.
Ne bileyim hikayeyi espri içinde değiştirmeye çalışıyorlar, bazı yerlerin altını filan çiziyorlar...
Mesela kişisel ben aydınlanmak ister.
Olmuş olan ise, şakanın şaka olduğunu bilir.
Bir şakadaki tüm hikayeler boştur.
Gülüp geçilebilir...
Düşünceler bir izin verse..
Kır putlarını kendinize zaman ayırın.
İnsanlarla çok ülfet etmeyin.
Kendinize hata yapmayın, yorgun zaman değil.
Zihnin ve bedenin diri zamanlarını ayırın sevgiyle.
Ve yalnız kalmasını öğrenin.
Yorgun oluyorsunuz, zihin de gönül de yorgun oluyor.
Karşılıksız sevgi yoksa o gönülden, oradan bir şey çıkmaz, çıkmıyor.
Düşünceleri durdurmanıza gerek yok.
Sadece size her ne söylüyorsa şaka olarak alın...
Sessiz Ayrılışlar
Yeni bir nefes ve yeni bir başlangıç.
Ölmek için değil, doğmak için yaratıldık.
Ancak hayatımız ilk nefesiyle birlikte ölmeye başlar.
Yaptıklarını fark etmediğimi sanma!..
Görüyorum, sessizce saklıyorum.
Ve her şeyin kaydedildiği zihnimde dinlendiriyorum.
Ölüm, hayatın sonunda bizi bekleyen amansız kader olduğu için değil.
Hayatımızın her anında olduğu için.
Düşüncelerinizi kontrol etmeye çalışırsanız!..
Şakayı fazla ciddiye alırsınız.
Kaybolan, kendimizden ayrılan bir şey var.
Bu anlamda ölüm.
Karşılıksız sevgi, yalnızlar hatırladığı gibi varoluş melodisinin hareketini kapatan son notası değil.
Bize her zaman eşlik eden kapsayıcı bir senfoni yakınlıktır.
Aşk, yoluna çıkan her şeyi yok eden.
Bir yara, yaşananları anarken, hafıza da bir yaradır.
Ama yine de size hayatta olduğunuzu hissettiren bir kasırgadır.
Sonra işler bir kabir başında birden ciddiye döner, vesselâm.
(Y.ed - Güzide Mektuplar Albümü)
Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 9.11.2024 20:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cam'a. Özünü görmek isteyen can'a bakar. Hünkâr Hacı Bektaş Veli k.s
Sevmekten vazgeçtiğimiz anda
"Ölmüşüzdür..."
Nefes alsak da o biz değiliz,
Bizi karşıdan "esefle, umutsuzca seyreden" biriyiz!
Tebrikler Engin Bey.
TÜM YORUMLAR (1)