Kendi dünyamın gök mavisi duvarlarına rengarenk tablolar asıyorum.
Dumanlı dağların arasından bir güneş çıkarıyor,
Sağ taraftan aşağı bir şelale indiriyorum,
Çocukluğuma gidiyorum.
Gözlerimde alev alev yanan cesareti görüyorum.
Birileri ölümsüzlük istiyor,
Ben hiç uzun yaşamayı düşlemedim.
Ne var ki şu dünyada diyor,
"Değecek mi yaşamama?" derdim.
Birileri çöpten ekmek yiyor,
Ölümü düşlüyorum zifiri karanlığı seyre dalarken,
Toprağın soğukluğunu hissediyorum içimde bir yerlerde.
İçimde çığlık atan kız çocuğuna sesleniyorum: "Sus artık, kahroluyorum seni dinlerken",
Papatyalar soluyor ruhumun derinliklerinde.
Sessizleşiyorum, bunca zaman geveze dedikleri kızı unutturmak için.
Güneşli bir sabaha uyandık,
Başımızda çatımız,
Yumuşak yastığımız,
Sıcacık yuvamız.
Hadi biz günü böyle selamladık da,
Sokaktakiler ne yapsın?
Çok düşünmek kafayı yedirtir mi,
Netleşmeyen şeyler biter mi,
Yağmurun tadı şarap gibi mi diye düşünüp duruyorum.
Son zamanlarda çok kitap okuyorum,
Daha bugün bir kitap bitirdim.
Seni beklemek, senelerce ışık yüzü görmemiş bir kara delikte hilali istemeye benzer.
Boşuna derler, boşuna hülyalara dalıyorsun, ama yok, beni ikna edemezler.
Sen içimde bir yerlerdesin, belki gurbet ellerdesin lâkin hep yüreğimin merkezindesin, ben bilirim, onlar bilmezler...
Seni istemek, biriciğim, kışın ayazında bir parça battaniyeye muhtaç kalmaya benzer.
Öylesine büyük bir ihtiyaç, öylesine huzur verici bir ilaç...
Göklerde tarih esintilerinin uçuştuğu,
Yüzlere yakıcı bir soğuğun vurduğu,
Geceleri ürkütücü bir ayaz,
Yeni ayak bastınız, buyrun, burası Sivas.
Mezarlıklar şehrin tam ortasındadır,
Ah, şu kitaplar yok mu,
Tozlanmış raflarda, sararmış sayfalar...
İçinde bir çift bakışı arzulayan satırlar...
Birinin yüreğinden kopup da gelmiş tüm o buhranlar..
Ayrı bir kokusu vardır o el değmeyi bekleyen zavallıcıkların.
Yorgun hissediyorum. Bâzen ne hissettiğimi de bilmez hâlde, sadece ordan oraya savruluyorum.
Eskiden her şeyi sorgulardım, artık gördüğüm hiçbir şeye şaşırmıyorum.
Korkuyorum.
Önümü göremediğim upuzun bir tünelin içindeyim, ışık çok uzakta, göremiyorum.
Kulaklarımı tıkadım tüm kötü haberlere, "Yeter artık tanrım, duymak istemiyorum!
Deniz kenarında olsam..
Yüzümü yalayan ılık meltemler olsa.
Su sesi zihnimi boşaltsa, yanımda sadece sevdiklerim olsa.
Rüzgar burnuma güzel kokular taşısa, ciğerlerim derin bir nefes alsa.
Gözlerimi açtığımda abisiyle suyun altında nefes tutma yarışı yapan küçük bir kız olsa.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!