Bir zaman buldum
…
15/05/2006
Sabah ve armağan ve bursa şehri
(bir sayfa nasıl atlanırsa; öyle)
Bir zaman buldum
…
Bir zaman bulmuştum
da
bir kalemin ilk harfinde
…
Bir zaman da
bulmuştum
…
buluşmuştum
…
Bir zaman
Bir kalem
BUKALEMAN
!
zamansızlıkların
depo edileceği bir kalem
ila bir zaman
(bir sayfa nasıl çevrilirse /dil terminalinde)
Bir kalem yabancılığını
atarken üzeri ellerimden
,
alışıklık kazanırken
zaman
;
her hangi bir son’un
başlangıç fikr-i düş’ünde
…
Bir zaman buldum
…
bir saatimde var
artık
“şimdi”
,
hacıyatmaz bir saat!
bir zaman buldum ya
“derhal işlemeli”
çok mükemmel
(bir sayfa nasıl çevirilir …)
BİR ZAMAN BULDUM
,
16/05/2006 20:57
şehr-i eskici
aşk-ı eskici
(bi sayfa …. işte öyle…..)
şehr-i aşk
aşk-ı şehir
Bir zaman buldum
ve
tanrım konuştu!
O,
hep güzel konuştu
-rurdu
ben çirkin yazardım
ellerim güzeldi
O,
hiç çirkin konuşmadı
dokunmadı,
kötü söylemedi
ben zaman bulamıyordum
yaşamaya
Hayat ise ki;
ölmeye
dahi değmiyordu
(bi sayfa daha nasıl atlatılırsa okumanın güzergahında)
BİR ZAMAN BULDUM
TANRIM
,
(bi sayfa …)
Hayat bekliyordu başucumda…
her keresinde başka şey’leri doğuran
doyuran besleyip büyükleyen
-Ve dahil kendisi de-
aç bir zaman…
aç açıkta
açıklıkta
…
…
…
O’nun
hepte değersiz şey’lerinden biri ve bir kaçları
yol alırken bir anne’nin eşya doğası arasında
zamana dönüşmeleri!
Ellerime tutturulduğunda
ki o saat
yaşayan saat’im
olağan şey’lerin üst’e dönüşümleri – dönüştürmeler’im
…
hiçlikten değerli
…
yazım da değişmemiş
sanırım
bu yazım farklı olsun lakin!
…
…
aç bir zaman
…
….
(atlanma hevesli bi sayfa –daha)
09/05/2006 04:50
Yüzüm ustura yangını
…
16/05/2006 22:16
Aynı yangın buğuları
düş-yüzümde
aklıma yersiz çekimsiz (fiil filleri
düşüpte ellerime
düşmeyen nelerdi
ve benzer mi
ki
‘lere
?
sekimsiz bi taş
hava da su da
Sonsuza açılmış gözlerini açmış yay-ayraçlar…
Sayfa arkası bi manifesto…
Değinmediğim birtakım şey’ler kalıp olmuş
Her biri kendi yaprağında
-üstüne bir şey düşmediğim
Yaşamaklar hasıl olmuş
Çok tozların kalkıp konduğu
Peşince onmuşluklarda
…
Üzerimde onca eskitilmiş ve de eksiltilmiş
Aşklardan kalma giysiler vardı ve k’arş’ımda da
Hiç eskimemiş
“bir” aşk!
Ölmeyeceğimi bilsem yaşardım
…
-yalnızdık ikimizde
Halen yalnızız
İkimiz yalnız
-dı
-yalnız
-halen
…
bir zaman aç
…
…
çıkınımda akrepler
…
...
ASIL bu, dedim
herhangi biri olabilecek biri sordu!
“kiş”leri gördüğünü sanmıyorum halen yüzümde
bir başka şey’den bahis koydum
sürdüm –sürüp sürüştürüp
“gölge yapan”ı
anlattım
yaptığıyla kalmayıp
kılı bir dahi yarmadan
kılı kıpırdamaksızın
deprem kırmızıları
armağanladığını
anlatmadım!
herhangi bir “kiş”iden
başka her şeye benziyor
-dum
duma duma dum
çok sonsuz yalanlar varoluşlar uydurdum
bilinmedik her şeye ve hiçbirşeye…
yüzüm yer yer kişileniyor
lakin her an kişniyordu
düğüm tümceyi de o her hangi bir kişi söyledi
lakin ansıyamıyorum el’an!
Yolculuk, ceplerimi karıştırdı
burnumu soktum yine
yolculuk ceplerimi karıştırdım
yığınca sayfa içerisinden
silik mürekkep yazmalı
zamansız tarihlerin düşmediği
biletler yağıyordu gözlerimin açıklığından
nefes verdikçe beliriyordu
ADI
…
Yine alev!
yanına yaklaşmadığım
içimde
içinden
kaçamadığım
“ben bir aşkı bir aşkla kapattım, hep
BU hepsini kapatıyor”
her birinin tasmalarını atmak geçti;
aklımdan önüne
aklım öne geçemedi
tüm ön sıralar kapılmıştı…
Sayfayı özenle çevirip
koştum yine
lakin galiba bu kez de
yarı yolda ortada bıraktığım
nefesimi yoldan çekmeyi unuttum
yoldan çıkarmayı…
hep kendimde kaldım her kezinde,
bir nefeslik korku muydu
aklımı oyalayan
oysa bir korkuluk nefes
değil miydi işleyen
aklımı
ince oyalarla!
herhangi bi yalnızlığım
korkuluk gibi gerildi
yüzümde
öte yandan da atlar
koşuyordu
dizginleri kopuk
yüzüm koşuyordu
karış karış karışan hiçliğ’e
yüzüm yüzümde yüzüme
parçalanıyordu
bir zaman aç…
eski zamanlarda açtık
belki…
yüzünü yüzünde kaybetmenin
kaybedip kaybedip bulmanın
buluşmanın erbabı
buluşturmanın
bulup buluşturmanın
buluşların kahini
…
buruşturmanın katili
…
Ki; bu ne şimdi diyeceksin
bu “bir aşk”
elimi dilimi aklıma
bağlayan,
kendim bugün sevdi galiba – yeniden
her gün her yeniden
olduğunca bir hayli çok
kendim bu günü sevdi
…
Ki pabuç kokuyor –korkuyor
halen pabuçlarım
ayaklarımı kaç kez
unuttum ağzımın banyosunda
anımsamam
lakin bu, gün
dökünseydim
arştan yere
yakaladığımı kaçıramadım!
(sigara tablasını elinden koruduğum rüzgarın çevirdiği sayfa ardı)
Kalın kafalı bir ölüyüm
Yanılsamam dahi yansıma
Yanlış ve hatalı aradan vurmuyorsa yüzüme
Şimdi de!
Şimdi
De
!
Beni bağlayan mı var ki
Bağlatan bir şey!
Ben bağlamış
Gün san’atımda kendim!
Gün sahnemde kendim!
DEĞİLDİM
…
İÇERİMDE KENDİMDİM
O’na bi haber dahi uçurmadım
İÇERİMDE –KENDİSİNİN-
OLDUĞUNU
…
Sade “bir aşk”a
Bel bağladığımı,
Bilmediğim yegane şey’in
“senin el verip-vermeyip
Gideceğin”
YER
Nerede! Nereye
Götüreceğin kendini
…
…
…
Kayıt Tarihi : 15.9.2007 16:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ağız dolusu bir deliriş an'ında hatıra gelip dize gelmeyen hiç-benliğimle başbaşa kalıp kafa kafaya verip aranarak bulunmuş bir eski zamansızlık ritüeli; eternal ve sayısız... hafif esrik bi ruhun geçmiş röprodüksiyonu... 'umutsuzlar' sinematografyasının müzikali eşliğinde 'buraya' aşk edilmiştir... o şulever yalnızlığı herkes her an yaşıyor esasında, biraz mağara ateşi kalıntısı biraz postmodern yansızlık ve birazda bir o kadar özdeşsizlik ... bu şerh-i yalnızlığın (da) kutl'olsun Ey,Okur! nasıl başladığı başlandığı ansanmayan ve bitmemiş bir 'şey' okuduğun, okurluğuna aldığın... bu şey... bu şiir denilen...şey işte... teatral bi yalnızlık bıraktım yine avcuna ... zaman açlığı zamansız olan'ın ve bittabi zamansızlığın
Münir ÜSKÜDAR
TÜM YORUMLAR (2)