Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı,
Sen kimin yetimisin,
Kimi bekliyorsun durduğun yerde?
Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece
Sarıp sarmalıyor seni,
Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne.
Bak ömrün yarılandı,
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Kanadı Kırık Bir Akşam
Şair hiçbir tansık bekleme,
Dolaş yıkıntılar, çöplükler içinde,
Sen ey gülünç ve deli mesih;
Ölmeyi bilmediğine göre,
Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
Pelteleşmiş yapışkan haçını
Islık çalarak sokaklarda sürükle.
Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı,
Sen kimin yetimisin,
Kimi bekliyorsun durduğun yerde?
Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece
Sarıp sarmalıyor seni,
Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne.
Bak ömrün yarılandı,
Karanlığı kullanmayı öğrenmelisin.
Yazısı akmış ıslak bir sayfa elinde,
Yara bere içinde morarıyor şiirlerin.
Artık tutunacak kimsen kalmadı,
Nasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı.
Bütün ölümleri gör,
Birini evlat edin kendine.
Oysa sen, boş bir kabın taş darası.
Yine de denkleştirip gidiyorsun hayatı.
Tuzağa yem, hançere bağ oluyorsun.
Zehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun
Gemilere bin, trenlere atla.
Kimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan
Kaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan.
Ne kadar tıkasan kulaklarını,
Duymamaya çalışsan
Göğsünde bir titreşimdir konuşmaları.
Görmesen seslerden anlıyorsun.
Kazdıkları çukuru, ördükleri duvarı.
Çakılısın buzdan çivilerle
Boynu bükük bir haçın üstünde.
Yerde buluyorsun kendini her sabah,
Yeniden gerilmek üzere,
Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
Daha ne bekliyorsun durduğun yerde?
Katmerli yalanı gördün, yalınkat gerçeği,
Bilicinin ürpererek söylediği
Sevgi gereksinimlerini gördün kimilerinin,
Tırnaklarını denemek için
Yılanın deri değiştirmesini,
Gülüşün kurdunu, sineğini gözün;
Yüreğinde bir ağaç gürültüyle devrilirken,
Aksayarak yürüyen umudun arkasından
Gülün kanayan hüznünü gördün.
İşte tanıksın ölümün pazarlık ettiğine
Toptan ve perakende,
Pantolon ütüsünün keskinliğine,
Bozulup bütünlenmesine paranın,
Mevsimsiz bir çocuğun kekre yüzüne,
Yabancı işçiliğine martının
Deniz olmayan bir uzak ülkede,
Daha binlerce, binlerce şeye.
Yaz bunları ve imzala sana yetecekse.
Bana delik deşik bir yürekle
Pası küflü, çürümeyi söyle.
Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını,
Bana göçüğün kırık kemiklerini,
Sancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini
Ve bunlardan payına düşeni söyle.
Ne kadarı kaldı babandan,
Sen ne ekledin üstüne,
Acının sana getirdiği ürem ne?
Şair bana mutluluktan söz etme,
Beyaz baston kullanan bir dille.
İşte tanıksın daha nelere?
Testi gömüyorlar göğsüne eskisin diye,
Keçe gibi kimi zaman, parlatmak için
Bakır kaplara sürüyorlar seni
Şair hiçbir tansık bekleme,
Dolaş yıkıntılar, çöplükler içinde,
Sen ey gülünç ve deli mesih;
Ölmeyi bilmediğine göre,
Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
Pelteleşmiş yapışkan haçını
Islık çalarak sokaklarda sürükle.
saygıyla anıyoruz..
namık cem
Sivas’ta külümle kaldım
Yaşamdır bir yanım diğeri ölüm
İnsanlık aşkına yelimle daldım
Eşitlik sağ yanım dengeler solum
Halkın pazarında tenimle kaldım
Umudum bitmez ki ötesidir ciyak
Farkım düşünceyi usta bilmemdir
Ümmetçi takıma yapsak bir kıyak
Ekinsiz çölünde unumla kaldım
İnsanlığa özdüm urgan saldılar
Sofular aç öttü ruhu koydular
Gerçeği diyince dürüm sandılar
Derimi yediler serimle kaldım
Bilin ki odunlar sazım yakılmaz
Çekerim halay ses yerinde kalmaz
Dumanımla barbar inine varmaz
Sivas diyarında külümle kaldım
Tenle bir yanarız bin pir doğarız
Yobazlara gökten ateş yağarız
Közümüzde türkü insan eseriz
Kâbusundur bil ki sazımla kaldım
Nadir Sayin
Bütün arkadaşlarıma tavsiyem, aşağıdaki dizelerimi
İyi irdelesenler. Ne anlatmak istediğimi anlamayan olursa, bana yazsınlar.
Herkese iyi geceler.
örümcek,
karanlığı sever,
örer, izbe yerlere ağını...
Kim baskınsa, baskın olduğu kavimleri etkiledi. Ve din görüşünü o kavme empoze etti.
Benim anlayamadığım ve çok kültürlü diye değer verdiğim, bazı arkadaşların, pervane olamadıklarını anladım bu akşam.
Işık
gece,
örttüğünü sanır, güneşi...
acemi ellerde,
döner, dolaşır,
vurur kendini bumerang...
örümcek,
karanlığı sever,
örer, izbe yerlere ağını...
döner Pervane,
ışığın etrafında,
yaşamının sonuna rağmen...
ışık...
ışık deyince,
düşünmeli bir çok kere...
Hasan Buldu
Var olanı yok sayamayız. Çünki, onları Tanrı yaratmıştır. Hanki dinden, hanki mezhepten olusa olsun, onlar vardır. Irk, renk ve inanç ne olursa olsun, hepsi Tanrı'nın eseridir. Kimin inancı, kimin ibadeti, Allah tarafından kabul görüleceğini, Allahtan başka kimse bilmez ve bilemez. Bildiği,ni sananlar, gaflete düşer, inancındayım.
Kafamızı ellerimizin arasına alıp, iyice düşünelim. Beni yaratan Allah, elbette ki, başkalarını da yarattı. Amerikalı yerlilere, Afrikalı zencilere peygamber göndermedi. Ama bizler onlara, amerikalı yerlilere İsayı gönderdik. Afrikalı zencilere Muhammdi gönderdik...
güneşin
doğuşunu-batışını
çiçeklerin açışını
kuşların uçuşunu
ırmakların akışını
seyredebiliyorsan
insanları, hayvanları
hülasa
doğayı sevebiliyorsan
bil ki 'O' vardır
Eğer insanları, ayrım yaparak, kendinden olmayanları yok sayıyorsan, sadece ben varım diyorsan, Allah yoktur.
Gece Bir Güldür Ölüm
ölümü düşündüğümde
sivas'a gidiyorum
madımak otelinde
bir oda kiralıyorum kendime
cebimde son param
çantamda şiirlerim ...
derdimin biteceğini bile bile
seni bir daha göremeyeceğimi bile bile
sabahı özlüyorum
ellerimi kenetleyip başımın altına
uykuya dalıyorum ...
pir sultan'ı düşlüyorum sonra
bir türkü tutturmuş sazına
sevgi, dostluk, kardeşlik adına
çalar da çalar...
yüzünde garip bir gülücük
anlamını sormadı bana
soracak diye korkuyorum!
oysa
birazdan ateşe verecekler bizi
birazdan susacak sazının telleri
birazdan bir daha şiir yazamayacağım sana
bu korkum niye ki?!
ölüm madımak'ta arsız bir ot
ölüm madımak'ta gece bir gül
yoluyorum...
pir sultan doluyor avuçlarıma...
T.Atay
hani keşke diyorum,siz yanmasaydınız da ben bu şiiri yazmamış olsaydım!..
lanet olsun!...
Bu şiir ile ilgili 39 tane yorum bulunmakta