Gün uzun, ısrarcı, inatçı...
Bazı günler vardır tortulu
Bulutların rotası kayıp
Güneşin parıldayışı hoyratça
Taht kurmuş gibi gökyüzüne
Geçmez zehir zıkkım saatler.
İlkbahar yalnızca geçmişin hayal kırıklığı
İnsan yüzleriyse hep yalan.
Siz de bilirsiniz,
Üzerinde bitki yetişmeyen toprağı
Alnımdan öper o çıplaklığı
Fail-i meçhul rüyalarımda
Gerçek, düşlerin buğusu
Ansızın parıldamıştır,
Keskin bir diş gibi.
Avlanmaya mahkum
Zavallı bir tavşan
Gözlerini ayıramaz,
Gerçeğin dişlek gülümseyişinden
Anlatamam
Amana gelmiş demleri
Kan kesmiş çelik bilekleriyle
Sevgiye, bayrama susamış.
Filiz vermiş içimdeki sevda
Ölüye yatıyor düşlerimdeki bahar
Onbeşine basmamış kirpiklerim
Şimdi nasılda ağlamaklı.
Tırnaklarımda paslanmaz tabaka kokusu
Sigaramda bitmeyen duman
Gör bak ne halde filinta duygularım
Puşt yuvası dörtbir yanım
Yakarım yakarım dirilir
Vasiyetimdir
Ölürsem anılmasın adım
Gömmesinler beni gelincikli mezarlara
Ben bataklığa alışkınım
Kör pusulara
Bakmayın kefenimin rengine
Ruhum siyahi bir yağmur
Hadi! İlmeği geçirin damlalarıma
Ve selamımı iletin rüzgarın oğluna
O bilir bin yıllarca kime yağdığımı
O bilir kusursuz kusurlarımı
Arlanmaz, uslanmazlığımı
Sonra o tanır
Vurdumduymaz yüreğimi...
Kayıt Tarihi : 15.3.2019 09:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!