Rüzgârın kızı!
Üşüyor mu ellerin?
Yanakların ne de pembe
Göğsünden taşan, tel tel
Uzun saçların,
Islak
Gölgesine vurur mu teninin,
Yalnızlığın
Yeşil ve ıslak
Soğuk ve fırtına
Bir otobanda, trafiğin ortasında
Deli misin rüzgârın kızı?
Bedeninin ısısı kutuplarda
Yağmur ve karanlık
Sen ve su
Yıkanıyorsun elbiselerinle
Hiçbir zaman sana ait olamayan
Emanetler...
Tanrıları ağlattın!
İnme gibi yaşları
Dur, rüzgârın kızı!
Ben kapılmak istemiyorum seline
Yahut helak olan bir kavimde
Senin boynunu eğene olmalı bu fırtına
İçine alıp evreni süpüren bu hortum da ne?
Tanrısız mı kaldı, yeşil çimenler?
Senin derdindeyken Tanrı
Rüzgâra yenilen şemsiyeler, örüyor üzerini
Yine ıslak
Yine saçların uçuşuyor
Lahanaya çalıyor morca kesilen soğukluğunda
Rüzgârın kızı!
Kristal bir buz kaldı yaşların
Yenilerine yer yokken,
Şişiyor, o küçücük yüreğin
...
Islak ve parlak
Ayın içinde bir adam izliyor seni
Yetmiyor elleri
Dokunmaya
Yanaklarını okşamaya...
Rüzgârın kızı; kanatsız
Rüzgârın kızı; hasta
Rüzgârın kızı; ağlıyor
Ağlar mı?
Uçmaz mı?
Savrulmak ne kelime, savurmaz mı?
En uzun ömür, biçilmedi mi ömrüne
Rüzgârın kızı!
Tanrı, vermedi mi eline herşeyi?
Yıkılmak mı?
Tanrıları ağlattın!
İnme gibi yaşları
Dur, rüzgârın kızı!
Ben kapılmak istemiyorum seline
Yahut helak olan bir kavimde
Senin boynunu eğene olmalı bu fırtına
İçine alıp evreni süpüren bu hortum da ne?
Baban görmesin yaşlarını...
Bu ıslak
Bu yağmur
Çevirmesin seni,...'e
Halime Erva Kılıç'
Halime Erva KılıçKayıt Tarihi : 20.12.2009 15:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!