Rüzgara Bırakılan Mektuplar 4

Kiyaz Kılınç
51

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Rüzgara Bırakılan Mektuplar 4

Rüzgara Bırakılan Mektuplar 4

Merhaba.
Belki de artık her mektup, sadece bu kelimenin etrafında dönüyor.
Bir “merhaba”yla başlayan ama hiçbir zaman “hoşça kal” demeye cesaret edemeyen mektuplar bunlar. Sen yazdıkça ben sustum, sen sustukça ben yazdım. Biz, birbirimize ulaşmanın değil, birbirimizi duymanın yollarını arıyoruz.

“Unutarak yazmak…” demiştin ya, belki de ben, hatırlamaktan değil, unutamamaktan yoruldum. Yine de yazıyorum; çünkü bence bazı yorgunluklar sadece kelimelerle dinleniyor. Kalem bazen elime değil, kalbime oturuyor. O yüzden ben de senin gibi, yazarken değil, susarken çoğalıyorum. Evet, hiç tanışmadık. Ama tanışmak, kelimelerin dokunduğu bir yerden başlamaz mı zaten? Birinin içini okumak, yüzünü görmekten çok daha gerçek olabiliyor bazen.
Sen “beni tanımıyorsun” dedin, bil ki ben seni tanımadığım hâlinle tanıyorum. Birini en çok, adını bilmeden seversin; bir yüzü değil, bir sesi değil, sadece hissettirdiği sükûnu seversin. Senin kelimelerin, bende öyle bir yer buldu. Biliyor musun, bazen rüzgârı ben de dinliyorum. Belki de aynı rüzgâr, ikimizin camına da dokunuyor. Sen yazarken esiyor, ben okurken duruluyor. Bir mektubun yönünü rüzgâr belirliyorsa, demek ki bulması gereken yeri buluyor. Senin mektubun geldiğinde,
sanki uzun zamandır eksik olan bir sessizlik tamamlandı. Bazı insanlar kelimelere sığınır, bazılarıysa kelimelerin arasına gizlenir. Ben senin yazdıklarında ikisini de buldum: bir sığınak, bir giz. Bir “ben buradayım” demek kadar sade ama bir ömür yankılanacak kadar derin bir ses. Bugün rüzgâr biraz farklı esiyor. Sanki yönünü değil, anlamını değiştirmiş gibi. Bir süredir dışarıdaki her şey aynı görünse de, içimdeki düzen başka bir boyuta geçti. Zaman bile kendi gölgesine oturmuş, dinleniyor sanki.
Camın önünde birikmiş tozları silmedim bu sabah, belki de her şeyin biraz bulanık görünmesi gerekiyordur. Netlik, çoğu zaman insanın sabrını tüketiyor; belirsizlikse tuhaf bir dinginlik bırakıyor insana. Sanki her şey tam yerindeymiş gibi, hiçbir şey yerinde değilmiş gibi.

Artık “neden” sormuyorum. Soru işaretleri yoruyor kelimeleri, cevaplar da çoğu zaman fazla gürültülü. Ben sessizliğin içinde gezinmeyi öğrendim; orada hiçbir şey anlatılmıyor ama her şey anlaşılıyor.
Biliyor musun, bazen bir yaprağın düşüşü bile
koca bir günün en anlamlı olayı olabiliyor. Düşüşte bile bir zarafet var, bir şeyin sonu değil, dönüşü gibi. Hem insan, düşerken değiştiğini fark etmeli. Artık mektuplar benim için bir “bağlantı” değil, bir yolculuk biçimi.
Kime gittiğini bilmeden yazmak, en dürüst hâli oldu iletişimin. Çünkü karşılık beklemeyince kelimelerim özgürleşiyor. Her yazı kendi okurunu bir gün buluyor. Bugün rüzgâr, kelimelerimin arasına karışsın istedim.Belki senin camına vurur, belki hiç ulaşmaz.
Ama önemli değil. Yazmak, sadece var olduğunu doğrulamaktır. Bir iz bırakmak değil,
bir nefes kadar var olup kaybolmak.

Bu defa mektubun sonuna nokta koymuyorum. Bazı cümlelerin bitmemesi gerekir. Bazı sessizlikler tamamlanmadan da anlam taşır. Kim bilir bu mektup da onlardan biridir.

Rüzgârla konuşmayı öğrenen,
adını bilmeden seni tanıyan biri.

Kiyaz

Kiyaz Kılınç
Kayıt Tarihi : 16.10.2025 17:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!