Rüzgara Bırakılan Mektuplar 3
Merhaba, Evet, yine… Belki de hiç gitmemiş gibi.
Bu sabah balkona çıktım. Hava hâlâ uykulu ve serindi; güneş pencere pervazlarını yeni yeni ısıtmaya başlamış, rüzgâr ise eski serinliğini bırakmamıştı. Uzak bir çatı aralığında küçük bir kuş titriyordu, belki senin bahsettiğin o kuştu, belki de hayalimin sesi.
O anda mektubun elimdeydi. Kâğıt hâlâ sabahın soğukluğunu taşıyor, parmaklarımda titriyordu. Rüzgâr getirmişti; belki de senin sesinle…
Okurken bir an durdum. Çünkü her cümlende kendimi buldum.
Sanki sen değil de ben yazmışım gibi. Sanki ikimiz de aynı cümlenin iki yarısıyız, biri nefes alırken, diğeri susmayı öğreniyor.
“İnsan bazen bir anıyı değil, onun getirdiği duyguyu özler,” demişsin.
Haklısın. Ben de senin mektubunu değil, seninle konuşurken içimde büyüyen o tanıdık sessizliği özledim. Bir tür huzur gibi, bir tür yanma gibi.
Ben de bazen bir gölgenin ardına saklandım. Kendi sesimden utandım, kendi adımı yüksek sesle söylemekten korktum. Yürüdüm; çok yürüdüm.
Yollar bazen bitmedi, bazen ben bitmek istedim. Her adımda içimden bir cümle geçti: “Biri beni duysun.” Ve senin kelimelerinle, ben işte tam da bunu hissettim.
Eksiklikler… Evet, eksik olmanın güzelliğini anladım.
Bir ağacın gölgesinde durup, bir sokak lambasının altında beklemek gibi. Eksik bir cümle, eksik bir nefes, eksik bir ses… Ama eksik olduğum yerlerde seni duydum ve eksik olduğum yerlerde yazmak, belki de en çok hayatı hissetmek demek. Eksik olmak, yok olmak demek değil. Eksildikçe yaşarız, yaşadıkça biraz daha eksiliriz. Belki de eksiklerimiz, rüzgârın taşıdığı satırlarda buluşur, tamamlanır.
Sen “birine ulaşamazsın ama yine de yazarsın” demiştin. Şimdi görüyorum ki bu doğru. Senin kelimelerin rüzgârda dolaşırken, ben de onlara karşılık verdim; belki bir bakışla, belki bir nefesle, belki de bu mektupla ve bu cevap, bir teşekkür, bir selam, bir sessiz anlaşma gibi: “Senin izini aldım, seni hissettim, ve ben de buradayım.” Sen “Bazı vedalar hiç buluşmadan yapılır,” diyorsun ya… Ben inanıyorum, bazı buluşmalar da hiç gitmeden olur. Belki senin virgülün, benim “beklemek” kelimeme tutundu o anda. Bir cümlenin yarısında buluştuk biz, yarım kalmış bir duanın içinde.
Belki bir gün, hiç tanışmadan, hiç yüz yüze gelmeden, aynı rüzgârın taşıdığı satırlarda yeniden buluşuruz. O zaman eksik olan her şey tamamlanacak gibi hissederek.
Şimdi bu cevabı, bir teşekkür ve bir selam gibi bırakıyorum rüzgâra.
Teşekkür ederim bana beni hatırlattığın için, adımı anmadan içimi bildiğin için ve eksiklerimle de güzel olunabileceğini fısıldadığın için.
Ve belki…
Eğer bu satırlar sana ulaşıyorsa, bir yanıt bırakırsan ya da sadece rüzgârla geri dönersen,
biliyorum ki okuyan biri hâlâ orada, sessizce bekliyor.
Bir iz bırakıyorum sana:
Bir virgül değil, bir nefes…
Bazen bir nefes, bütün mektuplardan daha çok şey söyler.
Sessizce ve hâlâ buradayım,
Adını hiç sormadığın ama seni hep duyan biri.
Kiyaz
Kiyaz KılınçKayıt Tarihi : 16.10.2025 14:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!