Rüzgara Bırakılan Mektuplar 2 Şiiri - Yo ...

Kiyaz Kılınç
51

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Rüzgâra Bırakılan Mektuplar – 2

Merhaba ve ya belki de yeniden merhaba.
Rüzgâr işini yine yaptı. Senin mektubunu aldım. Okurken, kendi nefesimin sesini duydum; kelimelerin yalnızca sana değil, bana da ulaşmıştı. Cümlelerin içime sızarken fark ettim: Bazı kelimeler insanın üstüne değil, içine giyiliyor. Senin kelimelerin de öyleydi. Her gün pencereyi açtım, alışkanlıktan mı, umuttan mı bilmiyorum. Bazen beklemek bile bir tür yazmak gibi. Bir sayfayı çevirmeden önce parmak uçlarının o ince tereddüdü olur ya ben o tereddütte yaşıyorum. “İnsan bazen sadece bilinmek ister.” Evet. Anlaşılmak değil, açıklanmak hiç değil… Sadece biri, bir yerlerde “biliyorum” desin ister. Ben de seni biliyorum. Yüzünü değil, sesini değil, ama o kelimelerin ardındaki titrek yankıyı biliyorum. Belki bu yeterlidir. Belki fazla bile. Bugün hava biraz daha ağır. Rüzgâr, bu defa yönünü şaşırmış gibi, dönüp dolaşıp aynı perdeye çarpıyor. Beni bulduğu gibi seni de bulur mu, bilmiyorum. Ama içimden bir ses diyor ki, her kelime bir gün kendi sahibine döner. Geç de olsa, sessiz de olsa.
“Adı hâlâ eksik biri” demişsin. Ben de eksik biriyim, ama eksikliğimi gizlemeye çalışmıyorum artık. Bazı yaralar kabuk tutmaz; onlar kendilerini hatırlatmak için hep açık kalır ve ben galiba o yaralardan öğreniyorum yaşamayı. Uzun zamandır kendi içimde dolaşıyorum. Bir şehrin sokaklarında değil, kendi kalbimin dar koridorlarında. Her köşe başında bir anı, her kapı eşiğinde sustuğum bir cümle var. Bazılarını açmaya korkuyorum; her hatırlayış biraz daha eksiltiyor beni. Aslında unutmak da bir tür yok oluş. İki uç arasında gidip geliyorum. Ne kalabiliyorum, ne gidebiliyorum. Tıpkı rüzgâr gibi… Yönüm var, ama durağım yok. Rüyama girme ihtimalinden bahsetmişsin. Dün gece, gerçekten bir rüya gördüm. Bir masa vardı; üstünde açık bir defter, yanında soğumuş bir fincan kahve. Rüzgâr sayfaları çevirdikçe bir ses duyuluyordu: sanki biri her satırın arasına “buradayım” yazıyordu. Uyandığımda elimde kâğıt yoktu ama parmaklarımda hâlâ mürekkep kokusu vardı. Demek ki bazen rüyalar da mektuplar kadar gerçek olabiliyor. Sen “bir noktadır her gecem” demişsin. Ben de diyorum ki, benim her sabahım bir virgüldür; tam başlamayan, tam bitmeyen, ama her defasında yeni bir nefes. Senin kelimelerin de işte öyle; yarım ama bütün, suskun ama konuşan. Belki hiçbir zaman karşılaşmayacağız. Belki bu mektuplar, birbirini hiç tanımayan iki insanın aynı rüzgâra bırakılmış iki yalnızlığından ibaret. Ama yine de yazıyorum. Çünkü bazen yabancılar arasında doğan sessizlik, en saf bağdır. Eğer bu sayfa sana ulaşırsa, okurken pencereni arala. Rüzgârı içeri al. Belki aynı anda aynı nefesi alırız, belki o an, birbirimizin varlığını hissederiz. Eğer bir gün rüzgâr yine benim balkonuma uğrarsa, bilsin ki bu defa yalnız değilim. Çünkü bir yerde, bir başkasının kaleminde benim cümlelerim de yaşıyor.
Rüzgârın izini sürmeye devam edeceğim. Sessizliğe selam, rüzgâra emanet kelimelerle…

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta