RÜZGAR VE HASAR / VE ÜÇÜNCÜ ŞAHISLAR
gözlerine ilişen o notta yazılanlar çınladı kulaklarında:
'dönersen ıslık çal
kendime ve kederime
anlam ve enlemi unutuş saysan da
özlediğin rüzgarı öp
ve günahımı bağışla
gecenin ve acıların anısına...'
***
günler; çıkmaz sokaklarda linç girişimi
günler; telaşlı akşamlarla gecikmiş hesabını görmekte
günler; umursamaz gecelerin kirli ağzıyla sevişmekte
günler; yatağına bulaşmış spermleri temizlemekte...
***
I
masalarda iğdiş edilmiş umutlar
geçkin düşler, hasarlı sözler kalıyor
içerde herkesin 'şerefine' tükürdüğü şiirler
dışarda kusmuklarını boşalttığı aynalar kalıyor
hayatta kutsanan her ne varsa;
riskli yolculuklara, ölüme tahvil seçeneklere
sancılı öpüşmelere, başıbozuk sızılara
dışarda unutulan kederlere terkedilmiş duruyor
fiks menü:gecikilmiş her şey...
II
anısız ve anlamsız bir hikaye kurgulasa şimdi;
eteğine yapışan geçmiş; her kavşakta kararsız bugün;
barikatlarla çevrili gelecek; yalpalayan sanrı;
tükenilen girdap; dalgalarla boğuşan özlem
kasvet... kasvet... sonra hep kasvet...
gizli bir şarkısı yok kimsenin
saklı bir umudu varsa da; kanamalı
direngen bir sesi varsa da; kırgın
el değmemiş bir sevdası varsa da; ürkek
anlamını yitirmemiş bir öyküsü varsa da; eskimeye meyilli
tutunduğu her çığlık bir ömür belki de onunkisi
ihya olmayan bir melodram,
iflah olmaz bir trajedi! ..
III
“ocukluk düşlerini kanla durulama! '
cinnetin anlamı neyse cinayetin de o
zar atmak neyse zarar da aynı
sezgileri ne kadar yanılıyorsa; sözleri de o kadar yalan
yüzü ne kadar maskesizse; gözleri de o kadar ehven
kulaç attığı her kulvarda yenilmeye mahkum bir sırnaşık
oturduğu yerde susmuyor da hazret
dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanı olduysa da
dışarda kaldı hep
derdini anlatacağı bir adres
sızılarını paylaşacağı bir kadın
kaçtığı yağmurlardan sığınacağı bir saçak
aşkla vurulacağı bir yüreği kalmadı artık
bunu anlaması zor ama imkansız değil
IV
uzun uzun pencerelerden baksa da; kör
kırk yıl sabretse de; telaşlı
her inzivaya çılgın bir derviş
eksik uykularında sevimsiz bir çocuktu hep
durup dururken altını ıslatan ve çığlık çığlığa uyanan
ten ve terden ibaret bir yumak
sonra o huysuz akşamlar, inatçı geceler sorardı:
hangi gurbette mahsur kaldın,
hangi öksüzlüğün hikayesinde mağdur
çıkınında bunca enkaz
terkinde bunca deprem
yüzünde bunca çöl
hangi rüzgara yoldaş olmaya hazırlanmadasın
hangi vahaya
hangi iklime...
V
sussan da, konuşsan da
kendine yüzü olmayan bir umarsızsın
'kendini yanıtlayan sorular'ı unut
ukden yanıltıyor seni! anlamadın mı? ..
git bir çığlığın bağrına gömül
bir ağıda tanıklık et, bir ölüme ürper
birinin gözyaşlarına karışsın gözyaşın
tutup kanayan bir kalbi öp
uzun yolculuklara kederlen
vedalaş koynundaki düşlerle
rüzgar bekleyenindir senin
rüzgarı selamla
rüzgara yürü
rüzgarı öp! ..
hayat; durduğumuz yerde beklemiyor çünkü...
(29 Aralık 2001)
Hüseyin ElçiKayıt Tarihi : 15.10.2004 23:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!