İçime ateşi atıp gittiğin günü hatırlar mısın? Nerden bileceksin o günden beri, benim için için yangınlarla boğuştuğumu? Şöyle bir uğrayıp geçerken yüreğime, saldığın is kokusu olduğunca üzerime sindi oysa. Yanmış yüreklere yeni yeni ateşler atsan, ne artırır, ne azaltır eski yangınları. Zaten yanmıştır yanan. Zaten küllerini savurmuştur rüzgara. Darmadağın olmuştur dünyalar.
Neden dağıttın, neden bu hallere koyup da gittin beni diye hesap sormaya kalkacağımı bekliyorsan eğer,yanılırsın. Düşersin hatalara,benim doğrulduğum yerlerde sen karanlık bataklara saplanırsın.
Ben bu yollardan geçtim. Geçtim de döndüm bile aslında. Dönerken o kadar çok yolcu vardı ki geçtiğim yerlerde, kiminin elinden tuttum, kimine de el verdim. Kimine yardım ettim, kimine de zehrettim hayatı. Kurban ettim yaşanmamışlıklarıma.
Yaşanmamışlıklarıma diyorum, dikkat et bu kelimeye. Yaşanmışlıklarımı kendime sakladığım bir çerçevenin içindeyim şimdi. Yaşanmamışlıklarımla dışarıya bakıyorum. İç geçiriyorum hayata, eksik kaldıklarıma ve kendimden esirgediklerime. Esirgerken, başkalarının bana taktığı gözlüklerle yüreğime görmeyi yasakladıklarıma…
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla