Bir rüzgâr esti Samsun ufuklarında, hazin,
Mehtapla yıkanmış gibi parlaktı zemin.
Bir ordu yoktu belki, fakat bir yüce er,
Geçmişti yangınlardan, içinde bin keder.
Toprağa bastı vakur, sükûnla her adım,
Bir milletin sinesinde duyuldu bir akım.
Gözleri deryalardan daha derin ve duru,
Bakınca sezilirdi zamanın dokusu.
Saçları gün ışığıyla örülmüş bir başak,
Duruşu bir muammâ, sözüyle bin ufuk açar.
O sustu mu, sükûnda bile bir nida vardı,
Milletin kalbinde hep onun sedası vardı.
O geldi, yedi iklimde bir bahar esiverdi,
Yaralı kuş kanatlandı, toprak bile dirildi.
Bir çerağ yaktı ki ufkumuzda geceler bitti,
Her adımıyla şafak bir başka mânâ etti.
İçinden nehir gibi aktı sabırla iman,
Gölgesinde serinledi bin yıllık vatan.
Vatan ki, bir uçurum kenarında, yaralı,
Bağrında kırık hançer, alnında kara alı.
Mazlumun son sığınağı, bir nazlı toprak,
Üzerine eğilmişti haçla gelen ocak.
Halîfe’nin ordusu bir yanda, diğer yanda
Yabancının kurduğu haince bir tuzakta...
O ki sînelerde bir yürek gibi atmıştı,
O ki yıldız gibi semalarda kanat açmıştı.
Bir avuç toprağa ecdâdı kadar sadıktı,
Ve sükûnetle dönen çarkı kader yazmaktı.
Nice düşmanla dolu ufk-i vatan perişandı,
Bir taraf salip idi, bir yan Mushaf’la yandı.
O rüzârlarla gelen, gûyâ melek sîmâlı bir er,
Ki vatan mâbedidir, her adımı nurdan eser.
Ayaktaydı Samsun, sükûtun eşiğinden,
Bir millet uyanırdı zamânın dişinden.
Kurşun oldular, o sözden doğan her bir dua,
Dağlar eğildi önünde, sarp taşlar oldular tuğra.
O yürüdü... Arkasında ihtiyarla delikanlı,
Sinesinde vatan var, elinde alın yazılı.
Şehirler birer birer, vakarla eğildiler,
Asırlık acılara bir ümit giydirdiler.
Kimdi bu adam? Geceden gündüz doğurandı.
Sükûtla bağırandı, varlıkla yoğurandı.
Toprak ki bin yıl yanan bir ocağın izidir,
Onunla dirilirken yeniden bir denizdir.
Kocatepe’den inen ses, onun sesidir hep,
Çanakkale’nin rüyası, Sakarya’da eden tekrep.
Düşmanla dolmuş ufuk, hilâle kem bakarken,
Bir nefer edasıyla yürüdü, yılgın erken.
O'nda bir kudsiyet vardı ki, her bahar dirilir,
Kışa dönmüş ne varsa, bakışıyla yeşerir.
Bir an olur ki gözünde beliren bir ince yaş,
Bin yıllık yangınların küllerinden doğar güneş.
O’nda milletin sesi, tarihin nefesidir,
O’nda İstanbul’un rûhu, Bursa’nın sînesidir.
Göğsü dağlar kadar engin, nazarı billûr gibi,
Geçti O, halkın içinden sessiz bir tekbir gibi.
Bir an olur ki gözünde beliren bir ince yaş,
Bin yıllık yangınların küllerinden doğar güneş.
Bütün bir milletin varlığı kanında kaynaşır,
Adı anıldıkça bir tarih baştan başa yaşar.
İşte o gündür ki artık düşler bile yeminlidir,
Yolun sonunda değil, başındadır her bir şehîd.
Vatan olur bir ezan, bir sancak, bir vecd-i hurûd
Kayıt Tarihi : 11.6.2025 09:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!