Hamağımın salınımı bütün şehirlileri cezbederdi o zamanlar.
Aklım bulutlardaydı.
Ortasındaki çukurluğa sokulup tepeme güneşliği çekip ışığın
aralarından sokuluşunu izlerdim.
Gözlerim ışıktan acıdığında yüzümü dönerdim.
Yüksekte olmadığımı farkett iren tek şey elimin yere değmesi
idi.
Gözümü kapasam da, güneş gözkapaklarımda kırmızıydı.
Yüzümü yere döndüğümde, karınca yuvalarını izlerdim.
Bir an önceki gökyüzündeki bulutların aksine, ne çabuklardı
karıncalar.
Zayıf sırt ve bacak hareketlerimle hamakta yavaş yavaş
sallanırdım.
Etraftaki üfl emece çiçekleri ile karınca yuvaları arasında
yavaşca gidip gelen dünyamda yaşadığım bir kaç dakikada,
öylesine hissederdim ki yaşamı, inanılmaz bir mutlulukla yüz
kaslarım istemsizce gerilirdi.
Tebessümden şişerdi yanaklarım.
Pozisyonumdan rahatsız olup birden sırtüstü dönmeye
çabaladığımda, hamağımın kurulu olduğu iki zavallı kayısı
ağacı birden üstündeki bütün çağlalarıyla ve yapraklarıyla
beraber sarsılırdı ve hırş sesi çıkarırdı.
Sırtına iki koca çuval arpa sarılmış birer sıpa gibiydiler.
Ama kayısılarından çok hamak kazığı olarak işe yarıyorlardı.
Bahar olduğunda, gözüm üstündeki çağlara takılmaya
başlardı. Yaşam çok keyifl i bir hâl alırdı kayısıların altında.
Herkesi kıskandıran bir tembellikle yatardım, devinim
farkedecek kadar yavaşlar, zaman uzardı.
Özel ve güzel karımın kahve ikramıyla sonlanırdı genelde
hamak sefam.
Kayıt Tarihi : 21.1.2012 15:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!