Sus!
Rüzgar konuşsun bu gece
Göm tüm haykırışlarını suskulara sessizce
Ne bir kelam, ne bir kalem, ne bir hece
Sus!
Sus ki
Rüzgar öfke kusuyor içimde delice
Bu gece,
Ne ateş gülleri takmış kızın resmini çiz,
Ne de yaz, savrulan yağmuru ince ince…
Değil,
Zamanı değil,
Ne lirik takıl, ne epik, ne de pastoral
Hayal değil, masal değil, an kızıl bir karnaval
Sus!
Sus ki yarsın karanlığı rüzgar bu gece
Ey rüzgar!
Sen hazan, ben hüzün, belli an sonbahar
Şimdi senin de saçlarında asi bir eylül
Ve omuzlarında
Yaprak yaprak
Kıpkızıl bir melal.
Ben haki rengi ekimin, içim çorak, yüzüm toprak
Sen keskin bıçağı kasımın, kesik kesik, ıslak ıslak
Boğuk sesi mazlumun
Soğuk sisi zalimin
Ve gözlerine çekilen mili müslimin
Kaynak kaynak, sarkık saçak
Bizarım!
Çıkmaz sesim
Savur isyanımı sokak sokak, köşe bucak
Ey rüzgar!
Yetmez mi bestelediğimiz hüzzam şarkılar
Bir soluk, bir nefes, bir ses
Yahut mavi bir güz
Dört yanım tek mevsim
Ve üşüyor nefesim
Üç kıta, dört takvim, dört güz
Vesselam
Şam!…
Vakit akşam
Işıklı göklerde izzet ü ikram
Zifiri zeminlerde kızıl bir katliam
Zamansa yüzsüz
Henüz,
Yıkılmadı kızıl kulelerden düşen kan rengi gölgeler…
Gölgeler semiz,
Gölgeler gürbüz…
Rahmet!
Merhamet!
Ey ümmet-i Muhammet!
Kaos ekilir uykularımda, kabus biçilir
Ne yardan geçilir, ne serden
Ne gece seçilir, ne gündüz
Uykularım uzun uykularım derin
Ufuklarım tuzak, şafaklarım uzak
İnşirah!
Ne olur bir sabah
Çıkagelsin güneşle ele ele
Berrak bir gündüz
Ey rüzgar!
Yetmez mi bestelediğimiz hüzzam şarkılar
Bir soluk, bir nefes, bir söz
Yahut mavi bir güz
Yeşili,
Çam yeşili kokusunu getir köknarın,
Gölgesini ulu çınarın,
Ve kan kırmızısını narın
Yarın
Ne olur ak kanatlarını getir özgür kuşların
Ve ışıklarını sonsuz baharın
Karunlara rahmet okutanların yanından
Geçiyorsa, vazgeçmiş yetimler canından
Yokluktan,
Açlıktan,
Can veren bir annenin çocukları yakıyorsa ağıt…
Yahut!
Sahile vuruyorsa kabuslarda ter döken bir bebek
Ve bir bebeğin dudağında kuruyorsa
Kan benek benek
Ey rüzgar!
Körük ol, kor ol, nar ol, çak ateşi
Tutuşsun zalimin koynunda cehennem ateşi
Bir bomba ki
Yorgun göğüslerde ha patladı ha patlayacak
Bir tufan ki
Şişkin yüreklerde ha koptu ha kopacak
Bir avaz ki
Göklerde kubbeyi ha yardı ha yaracak
Ve bir vaveyla ki
Çatal çatal, arşı ha yuttu ha yutacak
Nasıl unutulur taş altında ezilen köleler
Ve kulelere taht kuran Bilaller
İdealler
Selahaddinler…
Ya taş kesilen koca koca şehirler
Ebreheler
Filler
Fildişi kuleler
Firavunlar
Nemrutlar
İbrahimler
Ateşler, taşlar ve ebabil kuşlar…
Bosna, Afganistan, Arakan, Doğu Türkistan…
Yemen, Orta Doğu, Afrika, Kafkasya, Uzak Asya!…
Sus!
Sus ki evliya bir bedenden doğmak üzere bir eşkıya
Beyaz atlı haramilerin at koşturduğu şu dünya
Ve bir elif miktarı bu sevda
Bir gün batımı şu ziya…
Kalsın istiyorum, bırak kalsın ukbaya
Ey rüzgar!
Bülbül bestesi şarkılar söyleyemem sana bu gece
Topla, vicdan için, can için, cihan için
Dal dal, yeşil yeşil, deniz deniz billur bir bahar
Bak, yıldızlar mahmur, gök mahizar bu gece
Daha lacivert uykuların mavi rüyalarını saracağım
Senin için, vicdan için, can için, cihan için
Leylak kokulu ıslak bir mendile lirik bir şiir gibi.
Sus!
Ve sustum!
Gözlerimde kaldı Zehra’nın mavi gözleri…
Sakın dokunma, ey rüzgar!
Dokunsan ağlayacağım şimdi
Alıp götüreceksen eğer bir şeyi
Al götür şu taş yüreği
Sonra değil! Ey rüzgar,
Şimdi!
Ergün Bilgi
Kayıt Tarihi : 31.1.2021 06:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!