duvarları bir metre kalınlığındaki kale sağlamlığında yükseklerde bir dağ evindeyiz ikimiz dışarıda tipi var fırtınanın uğultusu ıslık gibi çoğalıp azalıyor dondurucu soğuk dağa ormana kurulmuş hiç gitmemecesine
Şöminede kuru meşe odunlarının yanarken çıkardığı çıtırtı etrafı aydınlatan ateşi ve içimizi ısıtan sıcaklığı birde ikimiz sen ben ve aşkımız şöminenin önünde yüzündeki masumluğu doya doya seyrederken gözlerinden kana kana huzur içiyorum
dışarda tipi fırtına delirmiş sanki iri bulgur büyüklüğünde kar taneleri evin küçük kalın pencerelerine çarpıyor tıkırtıları bir yükselip bir azalıyor şöminenin önünde birbirimizin gözlerine bakıyoruz ikimizde hem yalvararak aşk dilenen dilenci hem de yıllarca verecek birini bulamadığı için her yerinden aşk ve sevgi taşan ateş bedenleriyiz
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta