Rüyam..... Şiiri - İbrahim Eroğlu

İbrahim Eroğlu
ŞİİR, SEVGİLİM; SEVGİLİM, ÖTEKİ BEN...
190

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Rüyam.....

RÜYAM...

Tuhaf ama kaçamadığım bir duyguydun; kaçamadığım ve kaçmak istedikçe yakalandığım...
giyindikçe çıplak kaldığım, sustukça bağırdığım anlarda yakalandım sana...

yaralıydın, ürkektin,...
çocuktun,kadındın..
dürüst ve masumdu gözlerin; kelimelerin hesapsız ve çırılçıplaktı...
teselliye muhtaç kimsesizler gbiiydin, duvar diplerine bırakılmış ve ihanete uğramış emanetler gibi..

bir yerlere sığınmak isteyen yaralı bir kuş gibiydin; aşiyansız, yuvasız.......

çok sevdikçe hırpalanmış,aşka aşkla koştukça aşksızlarca anlaşılmamış...
hayalleri de düşleri de hem kirlenmiş hem yıkılmış, zamansız depremler yaşamış,harap ve gri bir enkazdan çıkmış giibydin...

çok sevdikçe hırpalanmış,aşka aşkla koştukça aşksızlarca anlaşılmamış...
hayalleri de düşleri de hem kirlenmiş hem yıkılmış, zamansız depremler yaşamış,harap ve gri bir enkazdan çıkmış giibydin...

sen öyle ben'din ki....sende öyle çok ben vardı ki...acılarını canımın tam içinde hissettim..
sözlerinde, gözlerinde, hüzünlerinde geçmişim ağlıyordu ev sen bilmiyordum..hem sana hem bana ağlıyordum; acı iki kişilikti...

belki kimse acılarıma derman olmamış anlamamıştı ama ben öyle yapmayacaktım... gözlerindeki depreme koşar adım geldim gelmeliydim yoksa ölürdü içimdeki adam..affedemezdim kendimi..

hepsi bu kadar mı hayır tabi..sonra BİR olduk...aynı penreden baktık yaşamın güzeliklerine, kalplerimiz BİR oldu...tüm paydalarımız BİRleşti....
Seni dinledikçe anladım; anladıkça tanıdım, tanıdıkça sevdim...
yaşamdan aşk alacağım vardı ve sanki sen yaşayamadığım, ertelediğim tüm düşlerin tüm aşkların yolayrımında unutulmuş yitik emanetimdin...özetiydin sevgilerimin, gözlerimdeki ışığın...çocukça heyecanlarımın...

ÖNCE ACILARINLA TANIŞTIM, Kİ SENİ BANA ACILARIN GETİRMİŞTİ O BANA ÇOK BENZEYEN KEDERLERİN...

Aşk diye sarıldığın soğuk beton kolonları düşündükçe ve sen kalabalıklar içinde aşksızlaştıkça sen hissetmesen de sende öldüm öldüm dirildim, acılarını acım bildim...


sevgi; ne büyük bir ihtiyaçtır ki, yıllarca ağlatsa da özletse de bir gerçek seni seviyorum için tüm ömrümüzü vermeye hazırız.
seni dinlerken acılarını canımın içinde hissettim ve artık gözlerindeki hüznü silmek, seni yaşamla barıştırmak boynumun borcuydu sana söyleyemesem de o an...

ikimiz de yaralıydık...
yaralarımız,duygularımız,kalplerimizdeki sıcacık hisler öylesine ortaktı ki, sana...... demiştim...

gün geçtikçe yanılgım değil; yangınım olduğunu anladım..

Yangın yeriydi geçmişin, ve seni aldatan sevgi yoksulları,işte onları hiç affetme ben de affetmeyeceğim...seni harcayan duvar diplerinde bırakan acıların...
alev topuna dönmüş bu viranden seni çıkarmalıydım, herşeyimiz yanmadan...sen yansaydın ben de ölürdüm acılarında...ve gittikçe anlıyordum ki, yepyeni bir hayata, cennet tadında gülüşlere yeniden merhaba diyebilmen için herşeyi yapabilirdim...

tuhaf ama sanki ilahi bir el, gizli bir iç ses sürekli beni sana, seni bana getiriyordu...oysa o kadar uzak, yabancı ve imkansızdın ki....
bir araya gelmesi en zor kalplerdik...ama zaman, şartlar ve yaradan tüm duvarlara olmazlara inat bizi buluşturdu ak bir dağın eteğindeki kentte...

bitanem, yaşama sevincim, içimde şiirler dirilten gülüşüm, herşeyim; seni öyle zor buldum ki, her sabah seni verdiği için Allaha şükrediyorum ve her gündoğumu seni bana getirsin diye bildiğim tüm duaları sıralıyorum...artık denize bir başka bakıyorum her dalga sesinde sen...

öyle tanıdık, öyle tatlı, öyle doğal ve öyle benimdin ki...
sanki yıllarca tüm mutluluklara beraber dokunmuştuk...beraber ağlamış, sevinmiştik yarına,düne...
kaygılarımız,sevinçlerimiz,korkularımız,gülüşlerimiz ikizdi...
ilk buluşmamızda sana öyküler anlatmıştım hayattan ve kendimden...göğsümde uyumuştun küçüğüm...seni uyandırmaya kıyamadım ve öylece kaldık...saçlarını parmaklarımla şefkatle tararken yeniden yeniden sana aşık olmuştum....kokunla sarhoştum,mutluluğum hiç bir dile sığmayacak kadar uzun ve aşkın erdemine boyanmış bir masaldı...

hatırlar mısın yanyanayken bile eğer ellerimiz kenetli değilse,sanki çok uzaklardaydın...
..Sinâ'da yağmur bekleyen canlılar gibi...göğsümde uyurken bile özlediğim sevgilim,seni bir ömür boyu yazsam bitiremem...seni yaşadığım sürece hep anlatacağım,doymasam da...
ÖZLEMENİN VE KAYBETME KORKUSUNUN BU KADAR GÜZEL OLDUĞUNU SEN ÖĞRETTTİN SERSERİ VE GEZGİN KALBİME...

aynı coğrafyada doğmadık, aynı kentlerde büyümedik, ikimiz de başka dünyaların ve sokakların insanıydık. ama yıllarca birbirimizi aramışız.şimdi düşünüyorum da, seni tandıktan sonra yaşadığım tüm aşklar eksik, tüm sevgilerim sana gelmek hazırlıkmış.tüm ilişkilerim aşkımızın provasıymış.aşkların en gerçeğini sende yakaladıktan sonra geçen her saniyeye yanıyorum; sensiz her an yitik zamandır.sensiz geçen baharlarıma öyle yanıyorum ki, canım yanıyor....senden önce sevdiğime inandığım bağlandığım tüm kadınlar gerçekten değerliydi, iyi insanlardı onların sırları ve onurları benim için kutsal ama yarım aşklardı.seni görünce seni hissedip yaşayınca anladım..demek ki ben seni aramışım yıllardır, ruh eşimi..diğer yarımı...öteki ben'i...can ikizimi..aşkımı..sevgilimi...bahar kokulu şiiirimi, en umut dolu yolculuğumu...herşeyimi...

sana aşığım; hiçbir şeye aşık olmadığım kadar...seni çok ama çok seviyorum kendimden bile çok...
seni tanıdıkça, seni yaşadıkça aşkın insanoğluna verilmiş en değerli armağan olduğunu öğrendim.aşkla yaşamanın inanılmaz hazzını sende hissettim...

öyle aşığım ki sana; gün 24 saat sarhoşum sevginle...
ellerim, gözlerim,saçlarım,kalbim,yüzüm,dudaklarım,tüm hücrelerim gülüyor.seni düşününce bir başka boyuta geçiyorum,senin sesini duyduktan sonra uzun süre normal yaşama dönemiyorum, uçuyorum adeta...
öyle mutluyum ki, yerçekimini hissetmiyorum seni tanıyalı...

senden önce sadece kelimelerden şiirler yaratırken sarhoş olurdum,şimdi iki kere sarhoşum; hem sen hem de kelimeler sarhoş ediyor aşka koşan yüreğimi...sen şiirsin; şiir, sensin...

yüzüme dokunuyorum bazen ve irkiliyorum nedense; öyle alıştım ki zarif ellerinin yüzümde dolaşmasını, kocaman ellerimi bile yadırgadım yüzümde...

herşeyde ilkler güzeldir ve unutulmaz derler öyle bilirdim...seni tanıyalı bu tabu yıkıldı.
seninle herşey her an her sarılış hep İLK tadında.sana söylediğim ve işittiğim tüm SENİ SEVİYORUM'lar hep aynı hazzı aynı heyecanı sunuyor canıma...

ve her gün artarak büyüyor aşk, her sabah yeniden aşık oluyorum sana, her gündoğumunda sana ve aşka aç uyanıyorum...
sana her sarılışta sanki kokunu ilk kez duyumsuyorum, ve seni öpmeden önce dudaklarım ilk öpüşme öncesi gbii hep titrek ve ürkek, şaşkın ellerimi nereye saklayacağımı bilemiyorum...

ve sana her gelişimde sanki ilk kez göreceğim gibi heyecandan uyuyamıyorum, yol çizgileri bitmiyor, zaman donuyor...
hatırlar mısın sana ilk gelişimde 12 saat yolda uyumamıştım, önceki gecede uyuyamadım heyecandan ve sendeyken hiç uyuyamadım..her saniye seni yaşamak uykudan da tatlıydı...
sen de uyuyamamıştın yol boyu hep konuşmuş mesajlaşmıştık, telefonlar ellerimizde uyumuştuk ben otobüste sen evde...
bu enerjiyi nerden buluyorsun diye sormuştun; şimdi cevaplıyorum aşkım; AŞK..AŞK..SADECE AŞK...
ve şimdi daha iyi anlıyorum grçek aşkı bulaların neden dünyaya meydan okuduklarını...ve şimdi çok daha iyi anlıyorum Şems'i,Mecnun'u, Kerem'i,Yunus'u,Jerome'u, Alicia'yı, Leyla'yı, Zin'i.....

seni karşımda gördüğüm ilk an kalbim yerinden fırlayacak gibiydi....o çok konuşan adam susmuştu, söz bitmişti...gözlerindeki ışık öyle güçlüydü ki ve gülüşün öyle berrak..aşıktın sen de benim gibi..

sımsıkı sarılmıştık daha ilk anda ve asansörde başlamıştı öpüşmeler...

tüm dertlerin benim olsun acıların da...senin yerine hep ben hasta olayım ve sen hep yaşa...
seni sonsuza kadar yaşamak için herşeyimi, canımı,kalbimi vermeye hazırım...sen yetersin bana ben de sana...

Benim büyüdüğüm coğrafyada ancak toprağa ve gerçek sevdaya kurban olurum deriz,sen benim toprağım,sevdam,umudumsun kurban olurum sana…
Seni çocuklarım gibi çok sevdim canımın içine aldım ve her acın ağrın hastalığın benim olsun ben hasta olayım yerine ben öleyim sana..
Bitanem,hayatımın umut ve aşk yolculuğu;
Hatırlar mısın sana gelirken heyecandan sevinçten uyuyamıştım ve bir şey de yiyememiştim..
Kokun ve sıcaklığınla öyle doydum ki,kahvaltı aklıma bile gelmemişti… çok sonra kahvaltı yaptık hele bir de gözlerinde kahve içmenin keyfi bir başkaydı…sen kahvaltıda çok az yedin tüm ısrarlarıma rağmen ve sonradan öğrendim vejeteryen olduğunu …çok şaşırmıştım zira benimle hiçbir et yemeğine hayır dememiştin az yesen de.. aşıktın aşıktık beraber yaptığımız herşeyde bir haz vardı..ikimiz de bu aşk için tüm prensiplerimizden vazgeçmeye hazırdık..ve sanırım tek örtüşmeyen yanımız yemek kültürümüzdü; sen olabildiğince az yiyen bir vejeteryen ben de tıka basa yiyen bir adamdım J

Hep eleleydik; bazen sigara içmek için balkona çıkmak isetrdim seni rahatsız etmemek için gitme yanımda iç derdin..nefesi tütün kokan bir adamı bu kadar aşkla sevdiğin için çok teşekkür etmiştim içimden gözlerimdeki mutlu ışıkla…

seninle herşey çok anlamlıydı BİRdik...iki bedente tek CANdık...
Hint filmlerini de seninle sevdim.Three İdiots'ları, Fanaa'yı...senle film izlemenin keyfi bir başkaydı, ve düşündüm de uzun zamandır kendiem zaman ayırıp film izlememişim..sanki filmdki aşk bizimdi, film de gerçekti oyuncular da; Rehan ve Zooni bizdik..
Göğsümde film izlerken ellerimi hç bırakmadığın için ve kokunu hissettiğim için mutluydum çok teşekkür edeim.heel arada bir dönüp uyuduğumu kontrol bahanesiyle öpüşlerin çok güzeldi çokkk :) hala tadı dudaklarımda...ve hala dudaklarım sen kokuyor sevgilim...
öyle özlem doluydun ki 15 dakika uyu yeter demiştin içimden çok gülmüş ama seni anlamıştım.bir kez daha anlamıştım ki; AŞK, anlamak ve anlaşılmakmış...
Sana sarılıp uyumak, aşkın diğer adıydı...
Kokunu hissederek uyumak,düşlerimin prensesiyle sabahlara uyanmak,ve ehr sabah günaydın aşkım sözleriyle gülüşleriyle hayata başlamak…ne büyük şans..huzur…tüm bunların farkındaydım..farkındaydın…bizi başkalarından ayıran da buydu…

Rüya içinde rüyamsın sevgilim..senle uyanmak rüyadan da öte güzel..
AŞK; rüyada gördüğünü uyanınca yanıbaşında görmekmiş, uyanına yanıbaşımdaydın aşkım..hem de dünyanın en tatlı gülüşüyle…
Öpücüklerinle uyanmak ne büyük bir hazdı bir bilsen…bilseydin yerimde olmak isterdin…
Aşkla uyanmak..aşka uyanmak…güne aşk kokusuyla merhaba demek…hayata gülen öpüşmelerle başlamak…baştan ayağa aşk kokan tenler, gözler,dudaklar ve kalpler…
Ne kadar da mutluyduk…
Eminim Andre Gide bizi tanısaydı ve çağımızda yaşasaydı; Pastoral Senfoni’de Jerome ve Alicia’nın aşkı yerine bizi yazardı ve yine de Nobel alırdı.
Hiçbir yönetmenin çekemeyeceği bir aşk masalıydı yaşadığımız…oyun da gerçekti oyuncular da…

ANKARA; AŞKIN BAŞKENTİ…
Ankara; sendin, bizdik,aşktı,gülen gözlerimizdeki aşk ışığıyla aydınlandı tüm sokaklar….
Ankara; anakaranın en mutlu coğrafyasıydı, içinde biz vardık…
Yılmaz Erdoğan’ın ve Cemal Süreya’nın Ankara’sında aşkı yaşamak bir başka güzel…öyle şanslıyız ki sevgilim sus nazara geliriz sonra..sevgi yoksulları duymasın…

Ankara, hep siyasi törenler, kavgalar,rantlar şehri olacak değil ya..bazen de aşk kenti olsun; aşkın aşk gibi yaşandığı sokakların adı olsun…hissediyor musun aşkım hala Ankara aşk ve sen okuyor..
Ankara’da sana ve aşka aç uyanmak, Ankara’da senle uyumak,uyanmak,Kızılay’ı Tunalı’yı senle yaşamak ne güzel..Ankara’yı çok seviyorum çok içinde sen varsın aşkım…

Aşkın gözü kördür derler; bu koca yalana ben de herkes gbii yıllarca inandım.seni tanıdıktan sonra aklım, gözlerim, kalbim herşeyi her güzelliği her hisssi daha iyi gördü anladı duyumsadı.
aşksızlık körlüktür..
aşksız ve sevgisiz bir kalp nasıl güzellikleri ve yaşamı hissedebilir?
aşkın değil; aşksızların ve sevgi yoksullarının gözü kör...

Aşkla görmek, aşkla hissetmek, aşkla yaşamak, aşkla dokunmak, aşkla sarılmak, öpmek ve yaşamı aşka boyamak görmelerin en güzeli en anlamlısı...

Dünyanın tüm genetik mühendisleri yıllarca uğraşsa; aşkımızın DNA’sını çözemezler…sosyologlar lal kalır ve kalbimizi dinleyen tüm kardiyologlar tıp bilgilerini yeniden test ederler..
Şairler tüm dillerde kelimelerden bir şiir yazsalar da aşkımızı eksik anlatırlar..
Sanat tarihçileri ve arkeologlar aşkımızın oluşumunu ve tarihçesini yıllarca anlatacaklar…
Yine de gizemi çözülmeyecek aşkımızın zira hissettiklerimizi ancak biz biliriz..

Sevgim,
Sevgilim
Sevgisini önkoşulsuz hesapsız hissettiren güzel kalpli aşkım,
Beni senden çok kimse sevmedi anlamadı…inancanım ben de seni senin kadar seviyorum..

Öyle özlem doluyduk ki öğle yemeklerini hep atladık dalgınlıktan…seninle anladım aslolan midenin değil yüreğin tok olması gerektiğini..
Kahvaltılarımız akşam yemeklerimiz ve içtiğimiz her şey, paylaştığımız her saniye her gülüş her bakış hep taptaze ve gözlerimin önünde..aynı filmi kaç izlediğimi bir bilsen…

Giydiğin herşey sana çok yakışıyordu, öyle zarif öyle güzeldin ki sana her bakışımda yeniden aşık oluyordum..
Eşofmanın, beyaz badin, şipşrin çorapların,taytın,tuniklerin,lacivert kazağın herşey sana çok yakışmıştı….hele kırmızı beyaz bir başka yakışıyor aşkım..

Canım sevgilim, beyaz yüreğine aşk çok yakıştı, beyaz gelinlik de sana öyle çok yakışacak ki… hiçbir kamera seni tam olarak yansıtamaz…ve zerafetini şirinliğini hiçbir resim tam olarak gösteremez..
Güzelliğin ve zerafetin ne tablolara sığar ne de şiirlere..
Öyle şanslıyım ki sevgilim…
Sen hep “ben de çok şanslıyım” dediğinde yaradan binlerce kez şükrettim..zira sevmek kadar sevilmek de güzel..ve aşk iki kişilik olunca anlam kazanır..acılar ve sevinçelr ikiz doğunca aşk gerçek kimliğini bulur…

Sana demiştim her hüzünde saklı bir haz vardır diye…özlemlerimiz, canımı acıtan olmazlar da aşka dahil ve haz yolculuğunda ayağımıza batan ayrık otları onlar…direnir ve sabredebilirsek, öyle büyük bir ödülle döneriz ki hayata; biz bile inanamayacağız..tüm büyük zaferler, derin özlemlerden doğar…
küçük mutluluklar için çok beklemeye gerek yok..ama büyük mutluluklar için özlem can yakmalı, emek vermeli, savaşmalı, gözyaşlarını içine akıtmalı, aç uyanmalı her sabah aşka, uykular bölünmeli, ve şiir yazacağım aşka diyerek sancılanmalı her gece..kelimeler yetmemeli, yazıp yırtmalı onlarca şiiri…

onunla başlayan her söze itinayla başlamalı, üzerine titremeli sevdanın, sevda şarkılarının…şarkılarda bulmalı aşkı ve her sevda şarkısında özlemeli, ağlamalı, ama ruh hep gülmeli..zira aşk ruhu güldürürken, akıl hep korkar hep kaybeder hep neden yok nerde der..sabırsızdır akıl..ruh gibi dingin ve erdemle barışık değildir..

biliyorum ki çok özledikçe kavuşmak gözlerden yaş akıtır, sarılmalar daha adamcadır ve aşk kokusu ta uzaklardan gelir…biliyorum ki, en güzel şiir, canı en çok yanan şairin yazdıklarıdır..
en güzel aşk en uzun soluklu aşk da; emek verilen, canların özlemle kavrulduğu, her geçen gün imkansızı kovalar gibi güneşe koşar gibi koşmak aşka…
ve bilinen tüm duaların sıralandığı, yaradana en samimi en çaresiz en özlem dolu kalplerle yönelip yardım ister gibi aşka koşmak…

yeniden sana gelmenin heyecanı ile doluyu bugün.yeniden seni yaşamanın benzersiz coşkusu sardı aşık yanımı….öyle aşığım ki sana ve hayata; seni tanıdıktan sonra aşka aşık oldum ve hayata…seninle aşk da güzel hayat da…

hem erkek hem adam oldum sende..adam gibi sevdaları yaşamayı sende tattım…. Aşk için tüm kadınları öldürmeyi, bize ait her duyguyu korumayı ve senden başka her aşka kapımı kapatmayı öğrendim ve sende erkek olmayı…

sana dürüst ve doğal davranmak kadar; her sabah sana yepyeni bir adam olarak uyanmak ve koşmak isterim.sana yaşama dair tüm güzellikleri yaşatmak adına sana her hazzı yaşatmak için her gün başka bir adam olmak ve seni gülümsetmek için hayatı en iyi oynayan bir oyuncu gibi… ama hep aşık hep dürüst hep insan hep hesapsız ve seni canından çok seven bir adam gibi oynamak …

sevgilim, sevdam, en adamca kavgam, uykusuz gecelerimin en bakir gülüşü, büyüsü hiç bitmeyen güzel, hep gizemli kalan eşsiz aşk;
söz dedim sana hiç AZ kalmayacağım; hep ÇOK bulacaksın beni…beni hep ilk günkü gibi aşık, ilk sarılış kadar sıcak, ilk bakış kadar sarhoş, ilk buluşma kadar özlem dolu, ilk öpüşme kadar arzulu, ilk dokunuş gibi bakir, ilk seni seviyorum kadar duygusal, ve hep ilk bulduğun gibi BEN kalcağım SEN’de…
SÖZ SEVGİLİM SÖZ…

İbrahim EROĞLU
Şubat mart nisan..2011

İbrahim Eroğlu
Kayıt Tarihi : 21.11.2012 19:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sevilay Çartık
    Sevilay Çartık

    tuhaf ama sanki ilahi bir el, gizli bir iç ses sürekli beni sana, seni bana getiriyordu...oysa o kadar uzak, yabancı ve imkansızdın ki....
    bir araya gelmesi en zor kalplerdik...ama zaman, şartlar ve yaradan tüm duvarlara olmazlara inat bizi buluşturdu ak bir dağın eteğindeki kentte...

    Duyguların tavan yaptığı, okuyucuya olduğu gibi geçen sevgi seliydi...Kutlarım sayın Eroğlu, kaleminizi yine konuşturmuşsunuz. Mükemmeldi...Tebrikler...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İbrahim Eroğlu