Rüya Burcu Şiiri - Ömer Erinç

Ömer Erinç
2

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Rüya Burcu

Şimdi burada
Meleklerin gezindiği bu toprakta
Omuzlarına bakma desem
Kalbinin bahanesi olur

Korkunun dölyatağına belenir gidersin
Vahşi sulara çağmış yüreğinle
Kalubela fısıl
..........
..........

Ömer Erinç
Kayıt Tarihi : 18.4.2013 13:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İbrahim Durmuş
    İbrahim Durmuş

    Nesir kadar kurallı anlatıma serpiştirilmiş imgeler dikkar çekiyor.
    İçeriği, amacı, yer verdiği sözcükler, imgelemler dikkate alındığında işlevsiz bir çalışma izlenimi veriyor.

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi

    ANTİPATİ ve DUŞ ETKİSİ

    Pazarlamacılar ve reklamcılar çok iyi bilirler ki, eğer bir mamulün “albensi” var ise içeriği çok önemli değildir.
    Millet içeriğini ve özelliklerini, yani tadını ve tuzunu, damak tadına uyup uymayacağını bilmese de en azından paketinin, ambalajının cazibesine kapılarak alır ve tadar. Böylece, en azından anaparayı çıkaracak kadar satmış olur. Sonradan ne satarsa kâr hanesine yazılır.

    Girişte sıkıntı yok, ama ilk anda uyandıracağı bir tecessüs de yok gibi. Anlaşılmayanın gizemi olur mu?
    Olmayan kapıdan mı gireceğiz, ışık geçirmeyen pencereden mi?

    Gelişme kısmında, yani ikinci kısımda da öylesine bir kelime kullanıyor ki, ayıp mı, bence değil; günah mı, hiç değil…
    Öyleyse nedir mesele?
    Mesele tatlının içine limon sıkılmış, düşmüş sanki Türk kahvesinin içine bir kaşık tuz atılmış…

    “Korkunun DÖLYATAĞINA belenir gidersin”

    Belki de şöyle demeliydi:

    “Piçliğin korkusuna” belenir gidersin”

    Daha iyi olurdu gibime geliyor. Dedik ya, şiir dili, sadece yazan için değil, asıl okuyan için çok daha önemli. Gerçekten söylenmeyeni söylemek gerekirken, böylesi söylenmemesi gerekeni de söylemek, okuyucuda ANTİPATI uyandırıyor; DUŞ ETKİSİ yapıyor.
    İkinci dörtlüğün ilk dizesinde film kopuyor. Artık göz görmek istemiyor. Algı, okuyucuya adım attırmıyor.

    Bu da gösteriyor ki, şiirde her şey konu edilir, lakin dil, ifade şekli çok çok önemli. Demirca’nın yumuşacık yüreğindeki yağlar eriyip damlamazsa kimse de şiire nazar etmez.
    Bizde bu ahvalde, nazar etmeyin deriz.

    *
    Çok kısaca şiirin muhtevasına değinelim.
    Meleklerin gezindiği topraklarda omuzlarına bakmayacaksın. Sağda Melek, solda Şeytan… Ya Şeytan’a uyarsan…
    Öyle ya, gönlün çeker, kalbin dayanamazsa…
    *
    Korkunun başa geldiği an. Vahşi suların coşkusuna kapılan yüreğinle bir korku dehlizine bürünür gidersin. Bundan geri, Kalubelaya vahşice gidişin yalnız olmayacaktır.
    *
    Rüya burcundansan, ateşten denizleri süratle aşarsın. Kendi alfabenle, yazınla yazgısını yazarsın. Bilinmeyen kaderini çizersin. Billurdan konvoyuna eklersin… Bebekler için “melekler” denildiğine işaret edilmiş olmalı.
    Tabi rüya gibi bir an yaşandıktan sonra, hilkatin, yaratılışın gerçekleşmesi gereken anda, ayrıkotlarının yolunması, ruhunun yol olması, yolunması gerekir ki; güncelin sandukasında, ölümün kucağında, yok olup gitmesin, ayaklar altına düşmesin aşk…
    Sandukaların olduğu yer, kümbetlerdir, türbelerdir. Türbeler de genellikle kubbelidir. Bu da hamilelik görüntüsünü hatırlatmakta.
    Aşkın meyvesi…
    *
    Arada, üzüntü malzemesini; dert çile, ayrılık vs duygularını kullanan bir şairmiş.
    Öfkesinde de son ana kadar sabreden bir tövbekâr gibiyim. Terk edilmiş gönlünden göklere yükselip kanatlanmak üzere olan rüyalara boşanan yağmurları anlat.

    Bir rüyanın, bir hayalin hilkatinin ardından duyulan pişmanlıkla, terk edilmiş bir yüreğin melalinin yağmura dönüşen gözyaşlarıyla noktalanmış bir şiir.

    Yanlış anlaşılma ve algılama var ise doğru bir anlatımın olmayışındandır derim.
    Haddimizi aştıysak, şiirin içine girmekte zorlandığımızdandır derim.
    Uzaktan bakınca bir kümbet gibi, yanına gidince kapısı pecesi örülmüş, girişe izin verilmiyor gibi.
    *
    Sürç-i lisanımız affola.

    Hikmet Çiftçi
    28 Nisan 2013

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • Atila Yalçınkaya
    Atila Yalçınkaya

    Kıymetli Şairimiz aslında bir hazine barındırıyor yüreğinde bana öyle geldi lakin hazinesini tam manası ile kullanamıyor. Rabbimiz biz onu bilelim tanıyalım diye kendisini mevcudata tanıttırdı.İzni ile onu bildik öğrendik.Zaman zaman şair ve şiir öyle anlaşılmaz oluyorki ancak şiirde olduğu gibi Kalubela, elifba Hilkat tövbekar ve benzeri kelimelerden anlıyoruz ki birşeyler anlatmak istiyor, lakin zenginliğini mucevherini bir kuyumcu edası ile işleyemiyor İşlese çok daha kıymetli bir sanat çıkar ortaya diye düşünüyorum,Sözkonusu kelimelerin bir ulviyeti var ve bu sebeple şairi kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Dilruba Emine Genç
    Dilruba Emine Genç

    Hüseyin bey hakikaten ne oldu antolojinin yorumcu şairlerine ..anam kıran geldi sanki hepsi birden yok olmus :))

    Cevap Yaz
  • Dilruba Emine Genç
    Dilruba Emine Genç

    Hayatımın imlası kaymış
    Nasıl yaşayayım aşkı şahane
    Asude bir ömür gerek
    Sahrada ki dil-i suzana

    ( defalarca okumama rağmen ben bu şiiri anlayamadım ve lezzet alamadım )

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

Ömer Erinç