Güç, para, mevki, şöhret ve kuvvetle
Sultan Süleyman gibi bir servetle
Düşlerini süslüyordu bizim genç
Kavuşacaktı rüyasına er geç
Elde etmek için hedeflerini
Kırıyordu sevdiği yürekleri
Sevmişti bir kızı delicesine
Gülmüştü kız alay edercesine
Gece sıkıldı, uykusu geç geldi
Düşünde ak saçlı bir pir belirdi
Bir düzleme doğru merdiven vardı
O düzlemi bir sürü pirler sardı
Pir’le merdivenler inildi bir bir
Her basamakta nurlanıyordu pir
Bir huzur sarmıştı tüm gönülleri
Aydınlanmıştı pirlerin yüzleri
Bir pir öne doğru çıktı ve durdu
Gence doğru baktı, sonra konuştu
“Şimdi tesviyedesin ve eşitsin
Zengin ve güçlü olmak mı istersin?
Oğlum, hırs iyi duyguları boğar
Niyetler çok kötü yollara çıkar
Sevdiklerini tek tek yok edersin
Sonra karanlık içinde gezersin
Bencilliğini yok ederse sevgin
Topluma yansıyacaktır bu rengin”
En yaşlı pir öne çıktı ve durdu
Bekledi, asasını yere vurdu
Bütün pirler bir adım geri attı
Delikanlının kalbi küt küt çarptı
“Zenginliği iyiye kullanmayan
Bu gücü yüreğinde bulamayan
Kendini tartsın, onu istemesin
Önce derim ki, kendini öğrensin”
Düzlemin ortasına doğru birden
Delikanlı yürütüldü aniden
Başka bir pirin önünde duruldu
Bu pir, ağır ağır konuşuyordu
“Mevki hırsı, aklını bulandırır
Şımartır, kalbini katılaştırır
Kibir ve gurur seni köle yapar
Büyük sorunların altına sokar
Yüksek bir mevkiye ulaşmak yetmez
O mevki, layık olmayanı sevmez”
En yaşlı pir öne çıktı ve durdu
Bekledi, asasını yere vurdu
“Mevki gücünü iyi kullanmayan
Bu gücü benliğinde bulamayan
İyi düşünsün, onu istemesin
Önce derim ki, kendini tanısın”
Düzlem sonsuza doğru uzuyordu
Delikanlı pir ile yürüyordu
Bir pir, önlerine çıktı ve durdu
Yüzü nurlanmış gibi parlıyordu
“Kaba güç ve kuvvet sevgi tanımaz
Tutkularla yaşam şansı bırakmaz
Sen, eğer yenersen tutkularını
Korkma, kuvvet almaz senin aklını”
En yaşlı pir öne çıktı ve durdu
Bekledi, asasını yere vurdu
“Ölçülü davranmasını bilmeyen
Bu gücü aklında hiç hissetmeyen
Kuvvet ve gücün sahibi olmasın
Önce derim ki, güzellik öğrensin”
“Şimdi öğrenme vaktidir” dedi pir
“Hadi bakalım şu hücreye bir gir
Şimdi gerçekler çıkacak karşına
Yüzleşeceksin kendin bir başına”
Karanlık hücreye girildiğinde
İniverdi gözlerindeki perde
Karşısında bir ayna duruyordu
Kendi yüzü, kendine bakıyordu
Hırçın, hırslı, acımasız, kibirli
“İşte sensin diyordu” ona aksi
İnanmadı ve sordu “ Bu ben miyim?
Bir rüya mı bu yoksa gerçek miyim? ”
Hıçkırarak uyandı yatağında
Ağladı anasının kucağında
Böylece o, doğru yolu bulmuştu
Delikanlı artık insan olmuştu
İstanbul, 25.01.2004
Mustafa Süreyya SezginKayıt Tarihi : 26.1.2004 07:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)