Yağmura yenilmiş yapraklar, hepsi ıslak.
Sanki her biri geride kalmış anılar,
Düşmüş düşürmüş, dönüşmüş dönüştürmüş bak
Bir zamanlar dallardayken yere kalmışlar
Yağmuruna kavuşabilmiş artık toprak .
Ben öldüm anlıyor musun?
Hoş, benimkisi de soru işte..
Bir ölüyü anlayamazsın
Yaşayanları bile anlayamıyorken
Şu tınıyı duyuyor musun?
Rüzgarın usulca fısıldadığı dalların altında,
Bir kız geceyi misafir eden gökyüzünü izliyor
Uzun yollar alıp gecenin karanlık saçlarında soluklanan
Ölü yıldızların ufacık görünen parıltılarına bakıyor
On binlerce ölü yıldız ve onlara saklanmış
İçini dökemeyen şair mi olurmuş?
Olurmuş, olurmuş işte, olmuş da..
Nasıl gider eli, anlamsız satırlar yazmaya
Kendisi bile anlamdıramazken, nasıl..
Kelimelerini yakalayamayan şair mi olurmuş?
Göğü yıkan, gönülleri dağlayan acıyı
Dinlerken bir yandan da yavaşça yürüyorum.
Birkaç mermi geçiyor hızla yanı başımdan
Duyduğum acıyı, hissederek yürüyorum.
Ayaklarım senin o toprağına değdikçe
Senin için gökyüzünden çiçekler
Topladım, her birisi sana benzer...
Birkaçını gülüşüne kondurdum,
Birazını gözlerine sakladım.
Senin için yıldızlardan bir buket...
Bazen anılarımızdan bir demet alıp düşünüyorum
İçim, adını söylediğimde bile sımsıcak olurken
Beni en çok yakan dakikalarca bakılası gözlerin mi
Yoksa içinde kaybolunacak kadar güzel olan gülüşün mü?
Takviminden dünü koparıp atan o yorgun gözler,
Bu önemli günün tarihine defalarca baktı.
Henüz İstanbul'dan çıkmadan verilmişti o karar
Ve Kurtuluşun Gemisi bu yolda ilerlemişti.
Yavaş yavaş yapraklaşmış insanlar
Bazen bir defterin yaprağı olmuş,
Kelimelerce yazılmış hayatlar.
Susup mürekkep ağlamış yapraklar...
Yavaş yavaş yapraklaşmış insanlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!