Bazen çek git der içinden bir ses;
Çek git deniz kenarındaki limon çiçeği kokan o küçük sahil kasabasına...
Sanki vuslata giden yollar kısaldıkça, ruhunun en derinleri de aralayacak sana kapılarını... Kim bilir belki ''Kardan adamım üşümesin diye sobanın kenarına getirtip; eriyince de kardan adamım öldü.'' diye ağlayan o minicik sarı kız bile olabilirim.
Ya da sadece kandırıyorum kendimi;
Gerçekler ve hüzünlü gurbet içimi kanattıkça,
Bittim
Dışı küllenmiş odunlar gibi içten içe yandım tükendim
Bağırdım duyuramadım kimseye sesimi
Söyledim anlatamadım kimseye derdimi
Ağladım gecelerce hıçkırıktan boğulurcasına
Gözyaşlarımı hiç kimse silmedi
En gerçekçi sevdalar bile yalanmış meğer
Canım deyip sevdiklerim yılanmış meğer
En yumuşak yerinden zehrini akıtıp kalbime
Beni ömür boyu mutsuzluğa hapsetmiş meğer
Gözyaşlarım birikseydi içinde boğulurdum
Bir akşam üzeri yürüyorum önümü göremeden
İnce ince yağmur çiseliyor; etrafta mis gibi toprak kokusu
Tüylerim ürperiyor; gözlerim doluyor,
Yağmur damlaları gibi inceden inceye gözümden yaşlar süzülüyor
Boğazımda bir yumruk, içimde tekrar yalnız ve savunmasız kalma korkusu…
Bu şehir de neresi?
Niye sokakları ruhum gibi dar ve karanlık?
Bu insanlar da kim, acaba onlar da benim hissettiğim acıyı hissediyorlar mı?
Acaba beni daha ne terkedişler ve hüzünler bekliyor?
Hayat sadece bana mı bu kadar zalim davranıyor?
Ahh, beynimde binlerce karınca, şakaklarım zonkluyor.
(2011,Konya by R.g.)
Bir gün çıkıver karşıma ansızın
Seni düşünürken ama seni görebileceğimi ummazken
Haydi çıkıver karşıma
Denizin köpük köpük sularında seni ararken
Her sabah yollara geçti mi buradan diye sorarken
Bugünlerde karalamak geliyor içimden
Bembeyaz sayfaları hesapsızca
Ama kalemim kağıtlar üzerinde dans edemeden
Çaresizlikle duruyor daha yolun başında
Soramıyorum ona:
''Neden dans etmiyorsun kardelen kokulu sayfalar üzerinde? ''
Her sabah uzayan yollar çeker benim derdimi,
Oysaki yüreğimin son gücüyle bağırırım,
Duyuramam sana sesimi.
Ellerimi uzatırım ümitle tutmazsın ki ellerimi,
Gözlerimden yaşlar akar çöktüğünde üzerime sensizlik sisi.
Derinlerinde fırtınaları barındıran bir durgun deniz gibi midir en suskun halimiz?
Yoksa hislerimizi anlatmaya kelimeler kifayetsiz kaldığı için mi?
En iyimizi bile yoldan çıkarmaya yetmez mi şeytanlaşmış insanlar?
Ya da en safımızı en kurnaz yapmaz mı ihanetler ve yalanlar?
Mazlumların her zaman ezildiği bir dünya mıdır adil olan;
Yoksa El-Muksit olan Allah'în izniyle zalimlerin de bir gün mazlum olacağı bir dünya mı?
Şimdi sana ne demeliyim ey yar,
Ne söylemeliyim ki, kara gözlerindeki belirsiz parıltılar gitsin?
Ne yapmalıyım içimde can çekişen beni anlaman için?
Anlatsam anlayabilir misin beni;
Yoksa devam mı etmeliyim sorularına verdiğim umursamaz cevaplara?
Sırf beni anlayamamandan korktuğum için.
Yorgunum...
Uykusuz gecelerden,
Kömür kokan sabahlardan yorgunum...
Kalabalıklar içinde sessizce, hüzünle yürümekten,
Sonu gelmeyen yalnızlıktan yorgunum...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!