Siz hiç ruhunuzu kaybettiniz mi? Hani ölmek gibi değil, 21 gram hafiflemiyorsunuz.
Benim bahsettiğim şey daha çok tüm duygularını yitirmek gibi bir şey. Bütün acılarınıza, sevinçlerinize veya dertlerinize kayıtsız kaldığınız zamanlardan bahsediyorum. Dünya yansa içinde bir çöpüm yok ruh halini tanımlayan zaman dilimini kast ediyorum. Tüm içtenliğinzle şuursuz bir et yığınına dönüştüğünüz andır. İçinizden gelen tek şey nefes almaktır ki nefes almak zaten motor bir reflekstir. Bir de sıvı almak ve beslenmek istersiniz; zevk için değil, içinde bulunduğunuz bedenin tüm bu besinlere ihtiyaç duymasından dolayı beslenirsiniz. Bazen de uzun uzun televizyon seyrediyorsunuz. Zannetmeyin ki eğlence için, yalnızca değersiz vaktinizin akıp gitmesini kolaylaştırdığı için bu hipnoz yöntemine başvuruyorsunuz. Dostlarınız vardır ama aslında hiçbiri yoktur. Telefonlara çıkmazsınız, çıksanız bile ne söyleyecek bir sözünüz, ne de dinleyecek takatiniz yoktur.
Bazen de kalabalığın arasında bulunursunuz. Onları izlersiniz ve hissedebildiğiniz tek şeyi kısa, çok kısa bir süre için hissedersiniz: kıskançlık.
Kıskanırsınız, çünkü hepsinin içinde bir ruh vardır. Onlar seviyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, onlar sohbet ediyorlar ve onlar yaşıyorlar!
Oysa siz, siz de yaşıyorsunuz aslında. Elbette yaşamak nefes almak, görmek ve duymaktan ibaretse. Aradaki fark ne midir? Özetle: Denize bakınca yaşayan biri mavilik görür, bir ufuk görür, tekneyle açılmak gibi bir hayal görür. Siz ise yalnızca su görürsünüz. Aradaki fark onların bir insanı sevmesidir, bir insana değer vermesidir. Siz ise daha kendinize bile değer veremiyorsunuz ki! Elbette bazı insanlara iyi davrandığınız olur; ya sigara isteyeceksiniz ya da başka herhangi bir ihtiyacınız söz konusudur.
Peki siz kötü müsünüz? EVET, siz ve biz ruhsuzlar, bizler kötüyüz. Sevmeyiz, özlemeyiz, vicdan azabı duymayız. Biz ruhsuzlar kötüyüz, çünkü en az birer tane kırık kalp vardır hayatımızda. Kötüyüz, çünkü gönül almak o kadar basitken asla yapmayız. Kötüyüz, çünkü bencilliğimizin içinde boğulup gidiyoruz. Asla bir şeyin sonunu düşünmeyiz; o son bizim için bir çıkar içersin yeter..
Peki nasıl iyileşebiliriz?
Size söyleyim, bizim tedavimiz ruhumuzu kayebttiğimiz noktada başlar. Geçmişimizle göremediğimiz bazı hesaplara takılıp kalmıştır ruhumuz. Sadece gidip onu ordan almamız yeterli olur. Tek sorun: zaman makinesinin henüz icat edilmemiş olmasıdır
Ramazan AkayKayıt Tarihi : 4.8.2011 11:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu metnin bir şiir olmadığı aslında çok açık. Daha çok bir dönem kötü günler yaşamış olan Ben'in kendini yerden yere vurması diyebiliriz bu satırlara. "Ruhunu kaybetmek" belki de burada kullanmam gereken en doğru ifade değildi, ama an için aklıma gelen en anlatıcı kavram gibi gelmişti bana.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!