Ne çok
Ne çok seslendi de kimse duymadı,
Yok yok, duyan yoktu haykırışını,
Bir boslukta avaz avaz bağıran,
Kendi sesini duydu.
Kulakları uguldadı, nefesi kesildi,
Kalbi sanki göğüs kafesinden fırlayacaktı,
Ruhunda zamansız bir kasırga,
Yakıp yıkıyordu tüm varlığını.
Yahu daha demin kendisi değil miydi
Bir kuş kadar hafif olan.,
Şimdi nereden gelmişti buraya,
Bu lanet uçuruman başına.
Aşağısı zindan gibi,
Ağzını açmış kocaman.
Yutmaya dünden hazır,
Burası neresiydi?
Sevmedi hiç.
Kaçmalıydı burdan ama
Ne kadar da yorgun,
Dünyanın tüm yükü omuzlarında işte,
Dizleri, hay aksi!
Hiç tutmaz oldular.
Tam da zamanı vefasızlığın şimdi.
Ya yorulmak nedir bilmeyen o ayakları?
Çoktan çakılmışlar oracığa,
Sirada mı bekliyorlardı,
40 yıllık hasım gibi...
Neden sesimi duyan yok Tanrım!
Yalnızım çok, diye sızlandı.
Sonra birden sustu,
Öylece yığılıverdi,
Kara bir kütük sanki,
Bıraktı kalbini yaratıcısına,
Derin bir uykuya gömüldü.
Ne kadar vakit geçmişti kim bilir?
O da ne!
Berrak bir ışık...
Aa sabah olmalı.
Sol tarafını yokladı,
Sanki biraz yorgun ama çalışıyor,
İçindeki de huzurun ta kendisi.
Peki ya uçurum,
Hortlamış körkaranlık?
Yoksa, yoksa kötü bir düş müydü hepsi?
Öyle olmalı ya,
Diyerek yay gibi fırladı, kalktı.
İsyan çıkaran ayakları, dizleri,
Ah şimdi ne bu dinginlik.
Koşabilirdi artık çılgınlar gibi.
Penceresini açtı,
Cıvıl cıvıl seslerini duydu kuşların.
Ne güzel bir melodi, dedi.
Mis gibi bahar kokusu...
Peynir ekmek gibi çekti ciğerlerine,
Yüzüne vuran aydınlığa gülümsedi.
Hey! Ben de varım,
İşte burdayım, diyerek
Işıyan günü sevgiyle selamladı.
05.07.2023
Emel Yılmaz
Kayıt Tarihi : 5.7.2023 03:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
güzel demişiniz
Teşekkür ederim
TÜM YORUMLAR (2)