Ruhun Malzemeleri Şiiri - Durdu Şahin

Durdu Şahin
994

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Ruhun Malzemeleri

“Uygarlığın sınırları ne kadar geniş olursa, edebiyatın da o kerte bol beslenme kaynakları var demektir' (s. 14) .

'Kötü yazar, kötü edebiyat eğitiminden geçmiş yazar, kafasında açıklığa kavuşmamış fikir kırıntılarını laf salatasıyla bo¬ğuntuya getirerek bize yutturmaya kalkışır' (s. 18) .

'Edebiyatın gücünü, dediklerini bir aksiyom (mütearife) halinde sunmasında bulurum' (s. 23) .

'Güdümlü edebiyatta, yazarın sizi alıp bir yerlere götürdüğünü, götürmek istediğini sezin¬lersiniz; eserdeki yapaylık, iğretilik, inandırıcı olmaktan uzaklık hemen sırıtır' (s. 23) .

'Büyük sanat eseri, her mantık şemasına uyar, ama aynı zamanda uymaz da. Çağlar, anlayışlar değiştikçe, büyük eser de kendi içine yeni anlamlar katarak değişir, yenilenir. Bunu, büyük eserin her yeni yoruma açık bir yanının bulunmasıyla açıklayabiliriz' (s. 24) .

'Edebiyatın eserinin gücü, fikirleri, kendi hayatiyetleri içinde bize telkin etmesindedir' (s. 25) .

'İşte budur edebiyatın gücü; fikirleri, sizin bilincinizde de yaşanır kılması; fikirleri, sizin bilincinizin de bir parçası haline getirmesi' (s. 26) .

'Eserin ünlü olması, o eserin evrensel değeri ile hiç mi hiç ilgisi olmayan bir meseledir' (s.

'Edebiyat eserinin yerliliği kendi kültürel çevresine ait unsurları kullanmasıyla mey¬dana geliyorsa, evrenselliği de insanoğlunda ortak olan duyguların, tavırların, davranışların dile getirilmesiyle meydana gelmektedir' (s. 31) .

'Bütün insanlarda yaratılışları gereği bir takım ortak insani kaliteler vardır, bir edebiyat bu kaliteleri bir sanat eseri çerçevesi içinde dile getirebildiği ölçüde evrensel boyuta ulaşır, bu kaliteleri dile getiremiyorsa o e-serin bir değeri yoktur' (s. 33) .

'İslamî edebiyat, konusu ne olursa olsun, yazarın İslamî bilincini yansıtan, konusuna İslamî optikle yaklaşan ürünlerdir' (s. 37) .

'İslamî motiflerin bir eserde malzeme olarak kullanılmasının, o eserin İslamî sayılabilmesi için yeterli olmayacağını gösteren tipik örneklerden biri¬dir İlahi Komedya' (s. 40) .

'Her sanatçı kendi çağının türküsünü söyleyecektir ister istemez. Elbet yüklendiği sorumluluğun farkındaysa. Değilse, eskiden söylenmiş türküleri yinelemekten başka bir şey yapıyor olmayacaktır' (s. 46) .

'Müslüman'ın, insanlara bakış açısı bütünüyle, İslam uygarlığının kendine özgü değer yargılarıyla özdeşleşmiş olarak eserde yer alabilirse ve bu yer alış otantik girişimler olmaktan doğal bir yaşama tarzı biçiminde verilebilirse, İslamî bir edebiyatı gerçekleştirmeyi başarmış sayılabiliriz' (s. 49) .

'Gelenekten yararlanmak şematik bir olay değildir' (s. 55) .
'İslam, sözgelimi, insanı bir tek faktöre indirgeyerek açık¬lamayı reddediyor. Ona değişik ve çok yönlü boyutlar veriyor. İnsanın melekten üstün veya hayvandan aşağı sayılan bölgelere yükselebilmesi veya düşebilmesi aslında onun 'beşer' olma niteliğiyle söz konusu edilebiliyor. İnsan, beşeri olarak kendine özgü nite¬likleriyle bu bölgelere yükselebilme veya düşebilme şansını elinde bulunduruyor. Ve her iki halde de 'insan olma niteliğini' yitirdiği varsayılıyor' (s. 64) .

Biz şiirin ilk örneklerini Batı'da görüp almadık. Fakat hikâye ve roman ilk kez Batı'da görüp oradan aldığımız türler. Müslüman sanatçılarda bu alan¬da görülen bazı bocalamalar varsa, bunu böyle bir bazda de¬ğerlendirmek yanlış olmasa gerek' (s. 67) .

'Romancının dünyasında hep farklı uçlara doğru gerilmiş insanlar vardır. Romanlarda gördüğümüz ortalama insan bile, 'orta'ya doğru gerilmiş, ortadaki uca sarkmış insandır' (s. 71) .

'Türk insanının evren karşısındaki durumu nedir? İsyanı, inancı, korkuları, bütün olarak dünyaya takındığı tavır, mutlak arayışı ne durumdadır, nedir, nasıldır? Bunların cevabını romancımızdan beklemek hakkı¬mızdır. Romancımız Türk insanını politik sınırların dışına çıkarmalı, ona evrensel kimliğini vermelidir' (s. 76) .

'Tarihi kondisyonundan, toplumsal çevresinden koparılan roman kişisi canlılığını, hayatını da yitirir. Önemli olan bu unsurlardan yararlanıp 'beşeri' olana yükselebilmektir' (s. 79) .

'Her şeyden önce bütün iç ve dış problemleriyle, yaşantısıyla insanımızı, toplum yapımızı ta¬nımak gerek. Yoksa şu veya bu doktrini kabul edip sonra da bu¬nu her bedene uyan hazır elbiseler halinde kendi insanımıza uygularsak çıkmazlar karşımızdadır' (s. 79) .

'Sanat milli bir öze sahiptir. Bu özden yoksun olan beşeri olamaz, yani evrenselliğe yükselemez. Hayatının özsuyunu milli kökten almayan roman kişisi, içi saman dolu mankenler gibidir. Romancının isteğince hareket eden kuklalardır' (s. 80) .

'Yazmaya, uğruna ter dökmeye, acı çekmeye değer tek şey,ruhun meseleleridir' (s. 89) .

'Hayatın sınırları önceden kestirilemez, o, kendi sınırsızlığının ufuklarına doğru yol almaktadır' (s. 106) .

'İyimserlik ve umut sanatın özünde vardır' (s. 113) .

'Farklı kültürler, insan mizacının temel özelliklerini değiştirmiyor, fakat onların davranışları üzerinde etkili oluyor' (s. 118) .

'İnsan çok bilmiş görünmeye her zaman meraklıdır. Hele zihinsel faaliyetlerinin 'gelişmiş' olduğunu göstermek isteyenler niçin yazdıklarını cevaplandırırken bunu alabildiğine karmaşıklaştırmaya çok özen gösterirler' (s. 140) .

'Şiirin herşeyden önce bizim bilincimizi değiştirdiğini söylemek bence yeterlidir' (s. 162) .

'Necip Fazıl'ın Sezai Karakoç'ta etkisi şiiriyle değil, hazırladığı düşünce ortamıyla olmuştur' (s. 169) .

'Ne her şey i edebiyattan bekleyecek kadar budala olmalıyız, ne onu büsbütün yok sayacak kadar kavrayış yoksunu...' (s. 254) .

'Mesele zaman yokluğu, fırsat kıtlığı değil, okuma ilgisinin ciddiye alınıp alınmaması keyfiyetidir' (s. 256) .

Rasim Ozdenören, Ruhun Malzemeleri, Risale Yayınlan, İstanbul 1986

Durdu Şahin
Kayıt Tarihi : 17.9.2007 15:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Durdu Şahin