Ruhumdaki Derin Izlerin

Hüseyin Arslan 3
116

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Ruhumdaki Derin Izlerin

Acı var burada! Sen, yaşarken de, giderken de benden büyüktün ve hep öyle büyük kalacaksın! Kollarımın boşluğa düştüğü anların sayısını yazsam matematik bile sınıfta kalırdı.

Şimdi bir yaşa bir yaş daha büyüdün saygıyla … Saҫlarımda ki beyazları hiҫ bir zaman umursamadığım gibi şimdi daha da umarsız tavırlar takınarak sürekli düşüyorum hava boşluğunda kendi hacimime kurban olarak!

Yaşamın daha ne kadar ve ne zaman hangi tecrüblerle ruhumuzu demleyeceğini bilmiyorum. Hani bir şarkıdaki nakarat gibi: Yüreğimsöylüyor, ama dilim varmıyor“ hesabıyla geҫiyor günlerim beyhude ...! Sevdiğin şarkıları dinlerken dizeleri hangi renke boyayacağımı bilmiyorum! Bilmiyorum! Hep bir bilgisizlik boşluğunda dolanıp duruyorum! Büyüyen hep hasretin oluyor! Başka bir büyüme ve ilerleme yok ruhumda!

Gidiverdin vakitsiz! Kimseye sormadan! İncinmiş ince ruhuna dokunanların acısını ҫeke ҫeke … Gidiverdin işte! Beni bir başıma bırakarak! Özledim seni, şafağı özleyen geceler gibi!

Sorma beni! Bildiğin gibi işte! Kendimi daha ҫok geriye ҫekerek ҫekirdekleşiyorum kendi özümle hesaplaşarak! Hiҫ bir şeyden memnun değilim! Sadece ruhuma dokunan nağmeler kalıyor iҫimi acıtan acılar eşliğinde! Yaşama bir yerlerden tutunmaya ҫalışmak eskisi gibi kolay olmuyor! Bir nefesim kaldı geriye! Yani bir nefeslik borcum var şimdilik hayata!

Yaşamıyorum! Gün sayıyorum!

Gün sayılarakta yaşanmaz ki, bunu da biliyorum!
Direnmek acıdan başka bir fayda vermiyor ruhuma!
Ders vermeden tekme vurmuyor şerefsiz hayat yaşamaya!
Yaşamak buysa, yaşıyorum duvarlara ҫarpa ҫarpa!
Kalmıyor geriye böylelikle toplanacak parҫa!
Sökülüyorum, dökülüyorum lime lime!
Sonbahar dalları gibi seriliyorum olduğum yere …

Anlamya ҫalıştığım sistemin sistematik dişlileri arasında eskiyorum! Hala bir yenilik yok Dünya genelinde ise! Daha ҫok acı ҫekmeye ihtiyacım var zira … Her şey anyı sahte garipliklerle ve acaiplikler geҫip gidiyor önümden sessizce! Dünya yaşayanlara ve yaşatanlara cennet. Hastalara, yoksullara, acı ҫekenlere, her şeyini yitirenlere, ҫaresizlere, kimsesizlere, evsizlere, yoksullara, günlük kazanҫlarıyla yaşamak zorunda kalanlara ise cehennem olmaya devam ediyor hala …

Ödeyecek ҫok bedeller var burada! Acılar bitmek bilmiyor! Her gün başka bir rezalet, her gün başka bir yıkım, her gün yeniden ödenecek bedeller uğruna! Umudun temennisiyle gözyaşları süzülüyor hep yanaklara … Her yüzde ayrı bir acı görüyorum! Sıkışmış, zir durumda kalmış ruhumla … Keşke kör olsaydım ve dünyayı hiҫ tanımasaydım diye kendime sitem ediyorum! Burada büyük usta ve edebiyatcı Stefan Zweig’ın söylediği gibi: „Acı var burada! Hem de herkese yetecek kadar!“ Ben de insan olarak duyarlılığım ölҫüsünde payıma düşeni alıyorum! Acıların artısıise şu oluyor! Bir taraftan da, ҫektiğim acı kadar büyüyorum, öğreniyorum! Ҫaresiz bir şekilde! Plansız bir şekilde yaşıyorum! Eskiden severek yaptığım hiҫ bir şey kalmadı şu kafa diye taşıdığım beyinimin iҫinde! Her acı iҫinde büyük tecrübeler saklasada yıpratıyor ruhumu! Bunun gerҫek bir paradoks olduğunu da biliyorum, ancak yaşamın derinliklerini keskin bir şekilde analiz edecek bir birikimin yoksa ve olaylara duyarsızsan ve kafanı ҫevirmeden hayatın iҫinden geҫerek yaşama dokunmuyorsan ‚odun‘ gibi bir ruh halinle başbaşa kalıyorsun! Bundan sonra insanın kendi kendine geҫmiş olsun demekten başka bir seҫeneği kalmıyor.

Bundan da şu sonuca erişebiliyoruz: Burası gerҫekten cehennem. Klbiyle ve ruhuyla yaşamak isteyenler, her şeyi görüpte susmayanlar iҫin gerҫekten cehennem burası, bu gerҫek! Burada yaşamak, helehasretinle yaşamak, hayatın iҫini yaşamla doldurmak neredeyse imkansız! Sen de ҫok acı ҫektiğin iҫin biliyorsun, ama ben senin ruhunu sızlatmak istemiyorum! Kimbilir nasıl acı ҫektin kısacık yaşadığın süre iҫinde. Aslında sen, benden ҫok daha güҫlüydün! Hayata birbirimizi tanıyana kadar gücünü ben de tanıklik ederek gördüm. Sen, Erciyes dağı gibi tek başına, inatla ve devrimci bir direnişle boyun eğmeden yağıveren bulutları idin kocaman Hollanda’nın! Ҫarsizliğini ve duyarlılığını sadece mırıldandığın türkü dizelerinden anlardım! Yorgunluğun sırtına yüklediği heybetini bile yenerek gelirdin her gün yeniden! Ama şikayetlerim de sana değil benim! Benim şikayetlerim sitemim seni hasta eden ruhsuzlara, onların ruhsuz ruhlarında besledikleri vurdumduymazliklara, böyle insanlara, … hiҫ bir şeye karşı zerre kadar duyarlı olmayan yığınlara … gerici kültüre, gerici geleneklere, ötekileştirmelere, bu bizden değil diyenlere …

Biz, seninle soframızı, türkülerimizi, acılarımızı, ruhumuzu ve saygımızı paylaştık! Paylaştıkҫa daha güzelbir yaşamın olduğunu tecrübe edinerek öğrendik! Öğrendikҫe eksikliklerimizi görüp omuz omuza neler başaracağımızı gördük! Sen, o iyileştirici ruhunla her zaman, ihtiyacı olan herkese yardıma koştun insan, dil, din, ırk ve mezhep ayrımı yapmadan! İmaknların ölҫüsünde aman diyen hiҫ kimsenin amanını kesmedin, hiҫ kimsenin bir ricasını kırmadan yerine getirdin! Mütevaziydin, saygılıydın, öğrenmeyi seven birisiydin! Doğayala ne kadar başbaşa kalırsak okadar mutlu olan birisiydin! Hakkında zerre kadar olumsuz bir cümle kurmamak sana yapılacak en büyük ihanettir. Sen iyileştirici, uzlaştırıcı bir özveriyle yaşadın bu hayatı ve bir ҫocuk saflığında terk edip gittin erkence beni!
Belki orada güzel insanlarla tanışmışsındır. Ben, hala ruh ikizin olarak buradayım ve ruhumda sana her gün biraz daha yaklaşıyorum. Hanai atalarımızin dediği gibi: Sayılı gün tez biter! İşte ben de gün sayıyorum teskere almak iҫin! Ah bir bilsen, yaşadığımız evren kaynıyor! Savaşlar, yoksulluk, işsizlik, yoksulluk, aҫlık, birbuҫuk milyar insan gelecek elli yilda susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya bırakilıyor emperiyalist tekeller tarafından! Eğitimsizlik ve onun eşliğinde gelen yoksulluk, rant uğruna katledilen doğa, ormanlar, dereler, tepeler, bin yıllık göller birer birer bizim gibi tükenmekte ve bilinҫli olarak yok edilmekte. Biz insanlar ise hala örgütsüz ve dağınık bir şekilde dizlerimizi dövmekten başka bir şey yapmıyoruz!

Bedenimiz ve ruhumuz nefessiz bırakılarak tükeniyoruz bu lanet ettiğimiz sistemde! Tabii ki sadece doğa katiller tarafından katledilmiyor; katiller genҫleri, ögrencileri, avukatları, gazetecileri, kısacası hakkını arayan herkes faşist sitemin kurbanı olmaya devam ediyor! Gurur duyduğun ufak tefek gelişmelerde oluyor hayatın iҫinde! Senin her zaman tekrar ettiğin şu cümleyi düşünüyorum bu aralar sürekli: „Kazanılan en küҫük hak bile büyük umutların habercisidir Hasan Hüseyin“ diyerek bir gün biz kazanacağız ҫaresi yok diye bende ilave ediyorum bu sözüne haddim olmayarak! Umudu paylaşıyorum gözlerinde, acıyla! Senin gözlerinde! Gözlerinin gülümseyerek hayatı nasıl bir elmas gibi yonutarak parlattığını. Bunu biliyorum, ne kadar ҫaresiz de olsam! Ben hep senin şarkılarını söylüyorum yanlız başıma! Ömrümden giden de başka bir kimse kalmadı!
Hiҫ tükenmeyen bir enerjiyle seviyorum seni! Senin gidişinin dışında hiҫ bir gidiş gücüme gitmiyor! Üzerinden kaҫ yıl geҫerse geҫsin, bazı acılar silinmeyecek ruhlarımızdan! Senin acını tatmak ve yaşamak her insana nasip olmayan bir ayrıcalık olduğu iҫin seni düşünmeden geҫirdiğimbir slaise dahi olmuyor!

Gittin işte! Bizleri, sevdiklerini ve beni geride bırakarak. Sen gittiğin yaşta kalacaksın ve benim de gözlerimden kanlı yaşlar akacak! Bunun başkaҫaresi yok! Her şeyin bir bedeli varsa, bizim payımıza düşen de bu oluyor artık. Bunu ҫaresiz bir şekilde kabullenmekten başka bir alternatifim yok elimde! Yasadıkҫa sana anlatacaklarım da birikecek sayfa sayfa! Belki de bunlar verecek ve bunlar olacak ruhuma yegane teselli veren! Zaman, bazen ҫaresizliğin en anlamsız ve karektersiz yürüyüşüdür sessizce kendi sınırlarını zorla bize dayatan! Belkide beni daha ҫok üzerek özüne ҫekecek kendi ҫaresizliğime boyun eğerek! Ne garip değil mi! Yaşarken bizi sınırlar iҫine hapseden zaman diye bir kavram var! Degil mi? Bunu farkettikҫe pencereye dayanarak hep senin geleceğin saati bekliyorum acıyan bir ruhla ve derin bir özlemle!

Canım Benim! İşte böyle! Bu günlük anlatacaklarım bu kadar sana! Düşünüpte yazıya dökemediklerim, ağlamaktan yazarken yarım bıraktıklarım ise sayfalarla ölҫülmez! Banan, „Hasan Hüseyin hayatın bir yerlerdinden tutunmaya ҫalış diye hastayken bile verdiğin öğüt“ bu şerefsiz dünya da bir nebze de olsa bir şeyler sunar avuntusuyla üzülerek yaşıyorum! Dedim ya, ben hala gün doldurarak yaşıyorum! Sevinecek ve sevinilecek hiҫ bir yanı kalmadı yaşamın! Yaşamak buysa, bedenlerin ve gönüllerin hapis edildiği bu dünya da! Azat edemedik kendimizi sistemin kurbanı olmaktan! Giden günler ucuz değil, bedeli büyük olanlar ödüyorlar önce bedellerini! Ben seninle buluştum, ҫünkü bende Sana hep „Canım Benim, sevgi bağı beden tanımaz“ derdim her seferinde!

Hasretle öpüyorum Seni! Yüreğimde kiyerin sarsılmaz demirlerle perҫinlenmiş ruhuma!

Ve „amma da uzatıyorsun“ ya da „ölenle ölünmez, yaşam devam ediyor diyenlere ise cevabım Cemal Süreya üstadımın şu dizelerini gönderiyorum hemen ve hiҫ tartışmadan her türlü ilişkiyi sonlandırıyorum.
"Yeter, aklından çıkar artık onu"
diyor kimileri

"Siz de aklınızla değil de, yüreğinizle sevseydiniz anlardınız beni".

Cemal Süreya

Saksıdakı ҫiҫek bile suszluktan hüzünlenerek yapraklarını döküyorsa ve daha sonra kuruyarak yok oluyorsa benim hüzünlenmem ve acı ҫekmem doğanın ҫektiği acıya karşı bir hiҫtir.

İsviçre – 06.07 – 17.07.2020

Hüseyin Arslan 3
Kayıt Tarihi : 14.7.2020 01:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hüseyin Arslan 3