sarı sonbaharı sorgulayan bir lale olmak isterdim
ceviz kınası sürülü ellerimde bir tutam yasemen misali
yada erguvan rengi fistan giymiş istanbul gibi
seninle yakamoz biriktirsek tuzlu dudaklardan dökülen
bir gece ansızın geceye katsak düşlerimizi
güvercinler öpse özgür düşlerimizin istanbul kederini
devişirsek sabır lalelerini dökülen hüzün yaşlarından süzülen
boy boy çocuklar doğursak pembe panjurlu düşlerimizde
masallar yazsak ve o masalda yaşasak gökten düşen üç elma misali
bu gece şehrimde ucube med cezir sevdaları döküldü
isimsiz çöl çiçekleri açtı masalımda
bir dudağı yerde bir dudağı gökte
beni bağışla karanfilli sokağın zambak etekli kızı
susuyorum suskunlaşan aşk gibi yürek çeperinde
ve ıslak heceler gözlerimden süzülürken
kahve tortusunda fal açtı sevdam biliyor musun
şimdi annemin sadakat yeminine ilişen sevda kırıntıları yok
siyah düşler lalenin yalnızlığına ilişmiş
beni bağışla bu gece istanbula bende küstüm
ah ne güzelde başlamıştı bu hikaye
önce yokluğun şiirleri dilim dilim dildi
sonra isimsiz çiçekler soldu
zaman doğum çığlığı atıyor dokuz doğuran yalnızlığımda
yalnızlığın yakıcı rengine satılmadan önce rengim erguvandı
ruhumda çürüyen düşler mezarlığı ben İstanbul'um şimdi
Mahmudiye Düzkaya
Mahmudiye DüzkayaKayıt Tarihi : 30.3.2015 12:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!