En zor kısmı da bu olsa gerek,
Gerçek olan hayalleri, kelimelerle kâğıtlara raptedebilmek...
Yine kırmızılar giymiştim;
Ruhumun kanayan yanlarına...
Ellerim ve gözlerim siyahtı, bir o kadar da kör...
Yalnızlık kokuyordu üstüm,
Ve bir parçam isliydi,
Zamanın yanmışlıklarından sinercesine...
İşte sen, beyaz giymiştin o gün...
Tüm kirli yanlarımıza inat,
Gözlerin cam gibiydi, ruhunu görüyordu bakmasını bilen,
Ve bir aynaydı aslında, gerçekleri gösteren...
Ne yazık ki, gerçekler;
Aynaların sırlarında; mahkûm edilmişti zamana...
Gören iki göz sadece bizim miydi?
Belki tanrıdan başkası bilemezdi bunu o an,
Ama şunu hatırlıyorum,
Tek tanrılı dinlerin kitapları kadar kutsaldı;
İlk selamlar...
Hayatın benzer sokaklarında yaşanmış zamanlar;
Dökülürken dilimizden...
Hayallerin aynı ruhta kaleme alındığını yazıyordu sanki,
18. yüzyıl Fransa’sını anlatan acıklı romanlar...
Ve kanlı ihtilallerin çocukları gibiydik, hayallerde,
Devletler bile yıkılırdı da, hayallere dokunulamazdı;
Kirlenmemiş saf duygularımız kadar...
İşte seninle böyle bir isyanda doğduk ruhum...
Ne sen beni tanırdın, ne ben seni...
Ünlü yazarın dediği gibi;
“Çanlar kimin için çalıyor” diyene kadar...
(08.02.2009)
Adem Eray KozanKayıt Tarihi : 25.1.2010 02:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!