Ruhsal Suret
Bilimsel bir yazıda okumuştum “Köpekler sahibine benzer” konusunu. Sebebi de insanların kendine benzeyeni seçme isteği imiş…
Evliyadan bazı zatların insanların siretlerini suretlerinde görmeleri manidardır. Yani ruhsal suretlerini görebiliyorlar; bazı insanları domuz, eşek, koyun, fare, sırtlan şeklinde gördüklerini duymuştum. Bu kişiye göreceli elbet; kirpi yavrusunu “Pamuğum” diye severmiş. Bu konuda kimse kesin yargıda bulunamaz elbet ama Mevlana’nın “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.” Sözü muhteşem.
Üstadın“Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” Düsturunu da akıldan çıkarmamak gerek. Her şeyin iyisine bakmak insanın pozitif olmasını sağlıyor. Gerçekler çıplak olduğundan bazı çıplak gerçekleri görmemek de ahmaklık olur! Her konuda “Denge” şart.
Tasavvufta “Hal ilmi” önemlidir. Yani öğrenilen “Hal” ile içselleşir. Bizzat yaşayarak öğrenilir. Bal yiyen birini seyreden adam; “Bal çok tatlı” dermiş. Sormuşlar “Tattın mı? ”; demiş “Bal yiyen birini seyrettim, ağzını şaplatıyordu, demek ki tatlı! ” Bu durumda “Hal” yok sadece uzaktan “Zan” var. Balın tadı konusunda, bizzat balı tadanın görüşü “Hal” olur.
İnsanların ruhsal halleri suretlerine yansır ve arifler bunu hisseder. Suret çeşitli operasyonlarla değiştirilebilir, kılık değişebilir; bu durumda ruhsal suret (siret denebilir) perdelenir! Bu nedenle Ziya Paşa Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde sözüyle öze işaret ediyor. Surete, söze değil öze…
Halk arasında eski harflerle okuma yazma bilen o kadar fazla değilmiş; güya herkes okuma yazma biliyormuş da yeni harfler gelince bocalamış değil! Nasrettin Hoca’ya birisi okuması için mektup getirmiş. Mektup Farsça olduğundan hoca mektubu okuyamamış. Mektubu getiren hem şaşırmış hem ayıplamış hocayı; “Hocam kavuğundan utan, bir mektubu okuyamadın! ” dediğinde Hoca, kavuğu adamın başına geçirmiş ve “Maharet kavukta ise buyur sen oku! ” demiş. İş kılık, kıyafette; kişinin dış görünümünde değil, özde!
Son tahlilde; bedensel suretler aldatıcı olabilir. İyi giyimli, hali vakti yerinde olanların dış suretleri ruhsal suretleriyle aynı olmayabilir! Hatta ezber, güzel söz söyleyenlerin, bilgiç laf edenlerin de içi boş olabilir! Aldanmayalım, aldatmayalım!
Selametle;
Ahmet Bektaş
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 1.7.2012 01:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Halk arasında eski harflerle okuma yazma bilen o kadar fazla değilmiş; güya herkes okuma yazma biliyormuş da yeni harfler gelince bocalamış değil! Nasrettin Hoca’ya birisi okuması için mektup getirmiş. Mektup Farsça olduğundan hoca mektubu okuyamamış. Mektubu getiren hem şaşırmış hem ayıplamış hocayı; “Hocam kavuğundan utan, bir mektubu okuyamadın! ” dediğinde Hoca, kavuğu adamın başına geçirmiş ve “Maharet kavukta ise buyur sen oku! ” demiş. İş kılık, kıyafette; kişinin dış görünümünde değil, özde!
![Ahmet Bektaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/07/01/ruhsal-suret.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!