Kartalavcısıkurt diyorlardı namına.
Dağların, tepelerin zirvelerine en yakın yerlerinde pusuya yatıyor, uçurumun en yakınlarında kadar maharetle kayalarda dağ keçilerini kıskandırıyordu, iki kartal avlamıştı bu ölüm uçurumlarında. Hayat ile ölümün kıyılarında gezinmeyi seviyordu.
İninden çıktı yine, baktı dağların uçurum noktalarına görebildiğince uzaktan, yine sefere niyet etmiş, biraz uzaklaşmak istemişti sürüden, av arıyordu işte, kan çekiyordu ruhu.
Patikalarda duysa da av hayvanlarının kokusunu fikri hep uçurumlara sürüyordu onu. Alfasıydı sürüsünün. Eski mecali, gücü kalmasa da maskarası olmamıştı daha köpeklerin.
Y
aşadığı ülkenin sınırları içinde ayak basmadığı dağ tepe şehir uçurum kalmamış diye konuşuyorlardı ardından. Atlar, geyikler, tilkiler, eşşekler, katırlar, tavşanlar, köpekler, ceylanlar, balıklar bile işitmişti ününü, su samurları, vaşaklar, karakulaklar, yaban keçileri, ayılar, domuzlar, akbabalar, kartallar, serçeler, bıldırcınlar, keklikler…
Bir gün vereceksem eğer yükseklerde vermeliyim diyordu ruhumu.
Lakin ülkesinin düzeni değişmeye başlamıştı, hissediyordu bir tehlike seziyordu ama göremiyor, bilemiyordu. Kurtlar meclisinin temsilcileri arasına bile soğukluklar girmişti. Kurt fikrinin; hayallerini, acılarını, dinlerdi eski dostu ozankurt’tan. Yüreğine ses olurdu ozankurt, gözlerine nem, dişine kan, yüreğine ruh, gözlerine keskinlik, amacına ilham.
Ölmez denilen nice kurtlar ölmüş, çökmez denilen nice efsaneler çökmüştü zaman içinde.
Atlar yeniden çoğalmış, her yere kokuları sinmişti.
Lakin kanunları büyüktü ülkesinin, kimse bozamazdı, bozanlar bedelini ağır öderdi, ders almıştı tüm orman ülkesi, susturmuştu bir asır önce herkesin kendine özge kurallarını, dokunamazdı hiçbir ruh diğerine..
Lakin avlanmak tenhadaydı, karanlıktaydı, pusudaydı yine de. Otlanmanın ise zamanı yoktu.
Ülkesinin en sessiz ama en derin, en mazlumları ise ağaç ruhlarıydı. Onların da derdi hep aynıydı, sular eksiliyordu git gide..
Artık bırakmalıydı uçurumlarda gezmeyi, ininden, obasından fazla uzaklaşmaması gerek biliyordu..
Bir gece tek başına obasına dönerken bir ateş görmüş, sessizce yaklaşmıştı. Atlar ve geyiklerden bir elin parmakları sayısınca ülke sakinleri ateş başında sohbete koyulmuştu..
LodosyeleliAt – fikrimizi yeniden güç sahibi kılmalıyız, hamdolsun, çoğalıyoruz gitgide, geyiklerden de bir çok dostumuz oldu bu dönem…
KalınboynuzluGeyik: neden bahsediyorsun dostum, boş ver derin düşünme, her otun kokusuna bir başkasının dışkı kokusu sinmiş, lezzeti başka başka, iyi semirdik herkes halinden memnun.
LodosyeleliAt: önümüzdeki seçimlerde yeni fidanlar da oy kullanacak, ağaçların tercihi belirleyecek yine geleceğimizi.
KalınboynuzluGeyik: evet, evet ağaç yapraklarının da lezzeti bir başka
Sohbeti dallardan dinleyen akboyunluBaykuş görmüştü KartalavcısıKurdu, lakin ses etmemişti. Neme lazım demişti içinden, Yine uçurumlardan dönüyordur herhalde.
Akboyunlubaykuş’a gözleri ilişen uzunboynuzlugeyik;
Duydum ki, boztavşan’nın inine yaklaşmışsın geçen hafta, attığı taş isabet etmiş ensene bir daha da görülmemişsin, kaçarken dallara çarpıyordu diyordu senin için..
Akboyunlubaykuş, kendi dilince sesler çıkarıp ateşin üzerine doğru kanat çırpmış, ateşi alevlendirdikten sonra
- sarmadı sohbetiniz kahveye gidiyorum, bir el okey atıp çekilirim kavuğuma, deyip uzaklamıştı karanlığın içinden..
Aladeriliat: hiç de umurlarında olmaz ülke bu baykuş fikirlerinin, derken
Karayelyeleli at: uzaklaşan kartalavcısıkurt değil mi, hiç de fark ettirmedi kendini., domuz fikirli olaydı çatır çutur gelir kurulurdu yanımıza
Lodosyeleliat’ın içine bir kuşku düşmüştü, acaba neden yanlarına gelmemiş, sohbetlerine katılmamıştı kurtfikirli. Ağaçlarla arası iyi olan fikirlerdendi, oy potansiyeli çoktu, yarın karapostlutavşanın mescidine giderse bir ağzını yoklarım diye düşündü..
Yatsı ezanının sesinin duyulmasıyla ateşbaşında bir hareketlenme oldu, at ve geyik fikirlilerden namaz için yola çıkanlar, muhabbetiniz bol olsun, hayırlı geceler deyip uzaklaştılar ateşbaşından.
Kahve milletinin mekanında ise akyelelibaykuş okeye dönüyordu, eli güzeldi, ortağı uzunburunlutilki ile külderilieşşek ve horoz fikirlilerden korsanhoroz’a karşı oyunun daha yarısına yeni gelmişlerdi. Bu eli okey atabilirse kazanma şanşları iyice artacaktı.
….
Ozankurt, bir garipti ogün, içinden bir şey gelmese de eline aldığı sazı ile ininin önündeki kayalığa oturmuş, dillendirmeye başlamıştı sazını..
Gurbet ülkelerde çektiğim sancı
Dinse de bir başka hisler içimde
Törem dağlarını karlar kaplamış
Bulutlar görülmez sisler içimde
Bellerim bükülmüş saçımda aklar
Akortsuz gezinen rüzgarı bekler
İnimin önünde gezen köpekler
Küllükte eşinen pisler içinde..
Kartalavcısı’ndan selam gelmiyor
Kurtfikrinin postu yırtık olmuyor
Atların kokusu yerde kalmıyor
….
Karaköpek- ilhamın bol solsun ozankurt diye seslenince, sazının tellerini dillendirmeyi bırakan ozankurt,
-Sağol karaköpek, nereye böyle…
-beyaztilki’nin enikleri hastalanmış, bir ziyaret edeyim dedim.. müsaitsen sen de gel..
- yapacak bir işim yok bugün, iyi olur, sazımı bırakayım..
…
…
Kayıt Tarihi : 22.3.2019 22:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!