Ruhlar Şiiri - Ramazan Tekdemir

Ramazan Tekdemir
57

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ruhlar

Kış gecelerinin keyfini
Şömine başındaki ruhlar bilir
Oysa ben bu dondurucu hayatta
Buz kesmiş ruhumun cesediyle
Dev gölgelere karşı tir tir titremekteyim.

Ruh bu biçilmez ona biçim
Ruhlarımın mezarlığıdır içim
Sonuçsuz voltalarımın adresi
Sabit bir çehrede karşıladığım fırtınalar
Ve her gün ölen ruhlarımın çığlık sesleri
Dip diri bir bedende onlarca ceset
Bir mahşer sahnesi içimde
Karşımda boğazlanarak ölen ruhlar

İlk ayakkabılarım, önlüğüm
Kesilmeyen soluğum
Burnu sümüklü çocukluğum
Çocukluğum çıplak ve dilsiz
Gözleri bir kuyu sonu yok dipsiz
Bakışları vücudumu yıkıp yakan
Sessizliği kulaklarımı sağır eden
Elleri masum, elleri bana uzanan
Elleri sonsuzluğu yakalayan.
Tam karşımda çocukluğum.

Ve bayramlar gelirdi
Evin yolu bilinmez olurdu
Her kapıdan bir tebessüm koyardık cebimize
Gün geceye ulaştığında
Sırtımızı çimenlere yaslar
Ruhumuzu yıldızlara anlatır
Ay ışığıyla yıkardık.

Sonrası hep malum işte
Açmalıydık gözlerimizi
Ve gömmeliydik çocukluk hevesimizi
Nedensiz olmadı elbet
Yaşlı bir amca, sakallarından bilgelik akan
Bir kaç söz etti , hepside gerçeğe bakan.
" Bu çocuksu ruhun ile hiç bir vakit gelmez bir araya iki yakan. "
İşte bu sözdür çocukluğumu yakan.

Karanlık sokulurken semtimizin dar sokaklarına
Ürpertici bir soğuk dolardı odama
Soğuk canlanır ,kanlanırdı
Buz tutan dudaklarımdan
Söküp atardı sarıldığım tüm umutlarımı
Sevebilme ihtimalimi
Sevilebilme ihtimalimi
Bir halat misali hayata düğümlediğim ihtimalleri
Kesip , kesip atardı.
Camı tekmeleyen dolu
Ağzımı kapatmakta yanlızlığın kolu.
Rüzgar uğultuları,cinlerin kahkahası
Ve kapı gıcırtısı
Gecenin dehşetine vahşet katan

Karanlık geceler bitmek bilmeyince
Soğuk, tenimde dinmek bilmeyince
Ve sıcağa çıkan hiç bir ihtimal kalmayınca
Hiçliği aradım tavandaki gölgelerde
En büyük varlığı aradım yoklukta.

Hiçlik içerisinde varlığa koşarken
Şimşekleri tutmaya çalıştım kucağımda
Kayan yıldızları yakaladım ellerimle
Saatlerden akrep ve yelkovanı söküp attım
Vakitlere geçit yoktu beynimde
Vakit, ruha bir zindan
Ölüme vakit saymak mıdır biçilmiş kaftan.

Bilgeliğe bir asır biçen
Bir saniyesi ile bin seneyi yok eden vakit
Ulvi tepelerin yanlız gezgini
Ayın gölgesi ile birlikte odama düşen
Sınırsız vaktini benimle bölüşen
Bir adım daha atsam sana doğru
Zamanı aşacağım
Sonsuza koşacağım.

Yüce hakikatlere erdiğim
Zifiri karanlıkları deldiğim
Tüm ruhlarım
Yaşayan ölülerim, narin komşularım
Tek bir kıpırdanma yok içimde
Tabut üzerindeki gül gibi yanlız
Ve gül gibi toprağa hasret.

Maddeden gizli kalabilir mi ruh?
Kabuğundan çıkmak ister mi inci ?
Denize atılan oltalar
Çırpınan balıklar,boğulan ruhlar
Gözleri üzerimde
Tek bildikleri sadece gördükleri
Ve onları görebilirsiniz
Ruhsuzları,maddenin çocuklarını
Parlak yüzleri,tatlı sözleri
Küçülmüş ve pür dikkat gözleri
Hesaplı,kitaplı ve var olana sevdalılar
Davadan habersiz davacılar
Dillerinde tek söz;
''Her şey var olandadır,
gerisi boş bir hülyadır.''

Sır dedikleri girift mevzu
Derinlere dalmakmış
Tüm sistem ve düzenden kaçmakmış
Sırra vakıf olan ruhlarım,derin yaralarım
Durun , durun hele bir vakit.
Nereden geldi bu coşku
Kim kaldırdı sizi tabutlarınızdan
Bu koşuşturma da nedir içimde ?
Dünyanın dört bir yanını gezen şairin
Dört satırlık şiiri gibi muazzam
Gözlere sığmayan kırlarda
Asil bir atın boynuna sarılmak gibi haz dolu
Keman, keman ,keman sesi gibi
Ruhumun merdivenlerdeki ayak sesi.

Sırra vakıf olmak
Tıpası takılıp denize atılan
Zaman ve mekan şişesini
Yere çalıp paramparça etmek misali
Zor ve ulaşılmaz.
Ruhları yakalamak için
Toprağı eşelemek gerek
Çıplak cesetleri,
Çürümüş kemikleri,
Ruhsuz bedenleri görmek gerek
Ve bir kadının doğum sancılarına kulak kesilmek
Doğan çocuğun ağlayışına gülmek
Tüm bağların koparılması
Göbeğe atılan düğüm
Zaman kuyusuna atılan bir ip
İp, yazılmış kader
Kader çözülmez, kör düğüm.

Zindan mahkumunun
Güneşten gözlerinin kamaşması gibi
İdam sehpasında titreyen yüreklerin
Kırlarda doyasıya koşması gibi
Bir vakitlik mutluluklar
Bir ömürlük pişmanlıklar
Düşünmek,Hissetmek
Bir vakit ötesini
Bin vakit gerisini
Bir tekme ve bir vakit ötesi
Zindandaki mahkumun kaburgalarına
İdam sehpasına
Çok seven bir aşığa
Atılan bir tekmedir bir vakit ötesi.

Ne işittiler kırılan kaburgaların sesini
Ne de hissettiler ipin boyundaki sürtünmesini
Düzenin köleleri,ölümüne sarhoş
Kahramanlık destanları içi boş
Bir şarkı dillerinde
Her doğana dinlettikleri
Düzen,düzen,düzen tek bellettikleri
Ve düzenin köleleri
Düze ,düze belledikleri.

Baş kaldıran ruhlarım
Tabutlarını paramparça eden
Olsa olsa tutsaklıktır size bu beden
Haydi koşun gönül gözümün pencerelerine
Gün batımını seyredelim
Boğazda bata çıka ilerleyen tekneleri
Tuzlu deniz sularını döven kürekleri
Kürekleri kavrayan nasırlı elleri
--------
Çölün ortasında yağmurdan kaçıyorum
Kum fırtınları
Korkularımın serapları
Cam fanuslarda sakladığım çığlıklarım
İşte bir kum fırtınası daha
Ruhum sarılmam gerek sana
Müthiş bir patlama
Çöldeki tüm kum taneleri kulak kesilmiş
Ve bedenim hayal kırıklıklarıyla ezilmiş
Evet , evet ruhum tüm fanusları paramparça etmiş
Cam kırıklarında tüm acılarım
Gölgesiz,uçsuz bucaksız, sınırsız çöllerde
Yıkansa bedenim meleksi ellerde
Tek aradığım insansız bir hayat
Ve bu şekilde ölmek, her şeyden rahat.

Ölüm ,ölmeden tadılması gereken
Hayır, hayır ölüm kaçınılması gereken
Yaşadıkça, savaştıkça
Kin,arzu,acı,zevk ve onlarca renk
Ve kan gövdeyi götüren
Yağmur değil gözyaşıdır o
Masum çocukların dünyasından akan
Semaya kalkan eller
Meydanlarda biriken nefret
Bir anne yarar kalabalığı
Bir annenin feryadı yarar gökkubbeyi
Kargalar dolaşmakta tepemizde
Tüm yakınlık uzaklaşmakta
Tüm sır görmemekte
Seri katillerin yüzündeki tebessümü
Güneşin batışıyla sokakları dolduran
Hayat kadınlarının hayatsızlığını
Tüm sır görmeyenleri görmemekte
Sıtmalı sinekler gibi
Her an saldırmakta maskeli yüzler
Karabasan gibi
Ruhları donduran ortalık malı tenler
Bağıramadan kurtulamazsın
Sardıkça sarar bedenini
Battığın çamurdan kurtulamazsın
Ve her şey bir kenara
Yanlızca sır yaşanmalı
Gören gözlere kor ateş atılmalı
Ve bedenimin tüm koridorlarında
''Görüyorum,Görüyorum'' sesi yankılanmalı.

Kan kırmızısı bir nehir ve gözlerim
Beni madde dünyasından koparan
Aşılmaz sınırlarımı aştığımda
Bir abdala dönüştüğümde
Herkes unuttu beni,varlığıma doydum
Korkmuyorlardı zengin köleler benden
Yılmaz vakit savaşçılarının alacağı yoktu
Ve ben de korkmuyordum artık
Üzerime çevrilen gözlerin tutsaklığından
Tek taraflı fikirlerle örülmüş sınırlardan
Kimse dokunmuyordu
Ne de olsa düzen dışı bir deliydim
Kan kırmızısı nehirlerde saatlerce yıkandığım olur
Kurulanmak için güneşi sökerim yerinden
Dallardaki kuşlarım, usta kemanistlerim
Özgürce uçun
Yorulmadan
Hiçbir dala konmadan
Soluksuz uçun
Mutluluk sizce bu ise
Uçun sonsuzluğa doğru
Eğer sizin için de sisteme kölelik ise mutluluk
Karışın o zaman ölü kalabalıklara
Dikkat edin takılmayın dikenli ağlara

Ben ruhumun penceresine yaslanıp
O küçük gözlerinizden tüm dünyayı izleyeceğim
Bir maden işçisinin baretindeki ışık ile aydınlanacağım
Peynir ekmek sofralarında doyacağım
Teneke sobamdaki çalı çırpı ile ısınacağım
Kölelik mi ?
Ben zamana ve düzene karşı koyacağım.

Hatıralarımı arayacağım
Cam fanusların altında ezilen umutlarımı
Peşine düşeceğim sonsuzun,görünmezin
Hissedebiliyorum
Annemin saçlarımda gezen ellerini
Geceleri yatağın köşesine sinişlerimi
Duyabiliyorum
Sobadan çıkan sesleri
Fındık kabuklarının çıtırtısını
Al,al yanaklarım
Tavanda koşturduğum hayallerim
Annemin hikayeleri arka fon müziği
Sokak köpeklerinin serseri voltaları
Gözlerim duyar oldu
Kulakların görür
Beynim hisseder oldu
Kalbim düşünür
Evet asıl olan bu
Tüm nizam böyle gitmeli
Bu bendeki hal ölesiye sürmeli
Kimse kıpırdamamalı
Yanlız sokak köpeklerinin
Ve sobanın sesi devam etmeli
Gözlerim yanlız bunları duymalı
Ruhum evet ruhum
Karanlığı delen,ayçiçekleri gibi parlayan
Her hatırayı hissetmeli,tatmalı
İşte tüm hayat bundan ibaret olmalı
Öylesine basit ve sade
An,an ve ilmik,ilmik yaşamalıyım
Kor ateşlerle dağlanan gözlerimden
Yüreğimi temizleyen damlalar akmalı
Sebep ?
Yine takıldınız işte
Sormayın sebebini
Sebebi olmaz bazen gözyaşlarının
Ve anlarsın ki kaçmanın da faydası yok ölüme
Ölümü özlüyorum,sormayın işte sebepsiz
O yumuşak kollarına bırakmak bedenimi
Can yoldaşımın ayrılışını izlemek
Ruhum ölümün şekline bürünen
İşte ölüm yaşama çıkan tünel
Öyle bir tünel ki sessiz, derin ve uçurum
Ölüm kesin, sığ ve en iyi bilinen
Binlerce ikilemden biri ölüm-doğum
Hayat zorunlu tercihlerle dolu binlerce ikilem
Sanki çözülemeyen zor bir denklem.

Ramazan Tekdemir
Kayıt Tarihi : 16.11.2017 00:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ramazan Tekdemir