Ruh Akademisinde Yolculuk

Gürsel Çopur
151

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Ruh Akademisinde Yolculuk

Gül kopartılmadı bu gece yaprağı secdeye eğilmişken
Her secde bir sonsuzluk rampası…
Kalemin dişlileri bereket nakli yapıyor kundaktaki benliğe
Billur yamacın çakıl taşlarıyla oynuyor bir öksüz
Taşlar yerine oturuyor kalp sektesi yaşanmadan
Ölümü besliyor bir derviş ve elinde dilekçesiyle
Patika gözler ağrımıyor geçenlere baktıkça
Tozlu günler gördü takvim sütunları
Sabır ilmek ilmek elmas fabrikada işlenirmiş
Bunu da anladı hız emziren fırtınalar

Damladı ateş, damladı kor
Semavere yaslanmış sözlerdi bamteli kurdelesi
Kesilmiş bir kurban gibi
Yere yatırılmış dehlizden kaçan portreler
Diriliş sirenleri bu sabah erken kalktı
Devler gibi ses çıkartan çamur izleriyle
Portakal çiçekleri kopartılmayı beklemiyor artık
Toprağa gebe fısıldaşmalarda bahar ismi geçiyor

Kelimeler telkin ediliyor makyajlı sayfaya
Sebil heyecan serinletiyor bulutları
Bir tılsım tekrar bozuluyor meczubun prangasında
Şirpençeyi durduran birisi var
Araf’ta bekleme cezası dolmuş
Yıldırımlar kepenek giymiş sesten kaçarcasına
Dalga boyu veresiye ödüyor akrepler
Zehirli bakışlar kaldırımda kurutulurken
Bir çini yapıştırılıyor günahsız macunla
Sözler telkin ediliyor makyajlı sayfaya

Ateşin küllerine ağlayan şaman bugün ses çıkarmadı
Hiçlik tıkırtıları paça sıvamaz dedi gönül
Şemsiyede biriken yağmurlar döküldü yüreklere
Kalem şirazesi istedi bir papağan
Kafes öykülerinden bıkmışçasına
Uçmak istiyor labirent kokan pencereden
Özgürlüğü ebcet ile ölçüyor birlikte
Eflatuna bulaşmamış kanatlarıyla vize istiyor
Kırılan yumurtalar üflüyor ney sesini
Gurbetteki kamışa rumuzunu veriyor
Sesini ödünç vermiyor duyarlar diye

Gece kandilleri titrek bakıyor kalabalıklara
Kumbarasından bayram döküleni görmediler çünkü
Şırıl şırıl nefes akan yuvalar da vardı
Mezura ile boy ölçüşen bebek ağlamaları da..
Çatıları süsleyen gökyüzü boyası
Döktü içini ikram isteyenlere
Giyotinden kaçan nilüferler geri döndü vatanına
Tanıdılar yapraklarından çıkmayan oksijen gerdanlığını

Ava çıkmadı vahşi buseler
Anahtar sarkıtıldı sarmaşıklara inat
Beyne sıçrayan alev topları gördü genç tepeler
Söndü kaf dağını aydınlatan mum
Zinde bahar tütsüleri dağıtıldı her çiçeğe
Tüketilmiş kovanlara meydan okurcasına

Vitrinden seyrediliyor cömert bir evlilik
Sihre değmemiş el sıkışmaları var
Olta görmüş balığın okyanus gayreti gibi
Keder manşetleri ise perhizde
Gagalarında ölüm terazisi taşıyan akbabalar suskun
Hile vagonu yolcu almıyor artık
Yolculuk yedek bir ruh değil bu mekanda.

Yolculuk, yedek bir ruh değil bu mekanda.


Gürsel ÇOPUR

Gürsel Çopur
Kayıt Tarihi : 27.10.2013 18:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Gürsel Çopur