Ronpuan (ipteki çocuk) Şiiri - Gültekin ...

Gültekin Avcı
94

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ronpuan (ipteki çocuk)

I.


Velûd bir mezarlık kadar kalabalığım içimde.
Babil kulesinde ölüler konuşuyor derinden,
ama hepsi benim bu mükedder,
bu patetik ve bariton sesimle.
Hüviyetim artık çamura bulanmış bir cavidân
— her harf, kopan bir isyan sayhasından
Bir çocuk resmi var eternal sütremde:
gülüşü montaj,
gözleri oyulmuş,
etranje pençelerde.


Göğsümden üç kez geçti Borobudur fısıltısı ­
Pitriyana ve Devayana dudakları kazılmış şehrahlardı
Assvatha’nın suflelerindeydi bir enjenü yankısı
içimde dokuz bin kelime kısır kaldı: doğmadım, ama bilendim.
tarrakalı tenime dökülen kandaki kenşo —
mavi Krişna’nın gözyaşında unuttum adımı ilendim.


bambu kemiklerimle yazıldım
Orientin göğsünden süzülen
ve erkekliği pişmanlıkla örülmüş Nagarjuna’lara.
bedeninin kapısını kıran Lucien de Rupembre gibi
çığlıkla ve sayhalarla değil
suflelerle işledim harflerimi.


Epiküryen bir bedenin nemfoman soluklarında
bir kam davulunun ürperen kalp atışlarında
orjilerle ateşlenen bir Dionysos şöleninde
kadınların tarlalarda tohumlandığı bir Eleusis gizeminde
ve şehvetli Kama’nın erojen mabedinde
Durga’nın kıblesine döndü sustuğum sevişmeler.
Kayıp bir Çandra’nın dudaklarından dökülen müjdeler
yeniden doğurmadı beni süprem menfezlere —
sığ ve yalan bir katarsisle katledip gittiler
hafakanlı bir feyluleden uyanan Dona Sophia seslendi:
-zehirli dudaklarıyla hayat öpücüğü verdiler!

II.

Ermiya gibi yüz yıl öldüm Kudüs’te,
yüz yıl soluksuz bekledim tamporel cesedimde
idrak serçeleri dudaklarıma mil çekti sikloramadan,
sonra Lazar gibi korkuyla ve kerhen dirildim
Cercis gibi yüzlerce kez öldürdüler beni, gömdüler diabolik dehlizlere,
ama yüzlerce dirilemedim onun gibi dönemedim gerilere
oysa serde nebîlik yoktu,
resûl hiç değildim,
titredim yıllarca amansız ve zorba hipojelerde
hakir ve mazlum adım yankılandı Kroton şafaklarında
Miken surlarının önüne Orestes gibi dikildim
Bir tuğyanın delüzyonlu vendettasında
müntehir bedenler gömdüler trajik gözlerime
Yıllar Lerna ejderinin oklarıyla saldırdı ­
arza yamanan stigmalı sefil bedenime,
Açtığı yara iflah olmaz bu okların,
devrildim bir yokluk mezarına
eridim, tükendim, eskidim

III.


Geceyle çarpışırken taş bebekler doğurdu ufkum
o pervân ve handân bebekler:
süt emmeden ölen istiğraklardı,
bir kadının bacağında kıvrılmış yokluklardı.
ben onlara baba değil
hamuru gözyaşıyla karılmış beden oldum.


Denizlerim ve topraklarım yok hepsi senin,
dilimin her sessizi bir işgalin yankısı:
ağzımda dört Evtad kadar efisyan
yedi Ebdal kadar dîdebân bir ayin
yağmurun ilk harfini unutan dillerde dua ediyorum
hep muazzeb unutuşlar nehrindeyim
hep inkisarla akmaktayım, hep bedbin.

IV.

Hislerimle sevişen, uzlet değil
mutantan kesretin içinde bile -
alef kalmanın muhayyel soğukluğuydu.
belki Şanzelize buydu -
bedenin dionizyak ama cüzzamlı cennetlere doğuşuydu.

Gölgeme bastığım çorak yerde
ve geceme üşüşen kâbustan sellerde
çürümüş kehanetler topluyordum -
bir adamın gözlerinden boşalan kadim çöllerde
taştan akan Eyke firarisi bir ilahiydi
ve taş susarak konuşan bir alüzyon,
elokan ve sühandân bir telmihti.

V.

bir mabedin gobleninde adım yazılıdır:
“kudsiyânın unuttuğu oğul”
el yazısı kirlendiği yerde kutsanır
ve benim mizantrenli yazgım
bir mürekkep lekesiydi tanrı defterinde,
ânen fe ânen,
kirli ve umutlu gözyaşlarıyla sulanır

Ey Milton’ın elizyumundan sarkarken arza kapaklanan,
Ey Lorrain’in sisli rıhtımlarında emaresiz kaybolan,
harap ve kayıp tullianumlarda
ve ihtişamlı nekropollerde şefkat arayan,
meyyit-i müteharrikelerle gülüp oynayan,
sâmite-i meyyitelere şaşıp yalpalayan
ama asefal heykellerle yaşayan çocuk!
ve sen trajik benizli “zamanın küçük babası”
Hardy’nin çocuğu ama bugünün irinli yarası
bir romansiyenin estampında ipe yürüdün bedeninden
ama kurtizan humanoidler meşherinde öldün
ve cinnet çağının granitten gözlerine gömüldün

İpte sallanan küçük bedeninden
Dona Sophia’nın süblim ellerinden
Zünnûn’un zindandaki hücresinden
Şeybân’a medyun nefeslerden
Zenon’a şeydâ tilmizlerden
ibretfeşan zambaklar
canfeza dudaklar
mümteni diyarlar
aşkefza hülyalar
cihannüma bergüzarlar topladım

ben kendi bedenime doğru
en uzak seferi başlattım
bir kadın kadar çıplak
bir erkek kadar suskun
bir çocuk kadar masum...

Gültekin Avcı
Kayıt Tarihi : 21.6.2025 16:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!