Gün boyu koltuğunda
sere serpe yattıktan sonra
akşamları gelir köpeğim bazen
bilgisayarın başındayken ben,
başını dizime kor, bana bakar.
Tu vois, je n’ai pas oublie
La chanson que tu me chantait
Bana Elsa’yı anımsatanlar
anımsatmayanlardan daha az.
Kaçınılmaz.
Anneannem için
"İki kızım var" dedi, "benim.
Ve ben" dedi, "onları büyüttüm.
Bundan ibarettir hayatım.
Yaşam beni kızlarımla arama
İlk geldiğim gün on yedi yaşımda İngiltere'ye
Victoria metrosundan çıktığımda günışığına,
Batılı bir seyyahın onaltıncı yüzyılda
ününü duyduğu İstanbul'u ilk görmesi gibi
görsel ve hissi bir karmaşanın ortasında
bulduğumu anımsar gibiyim kendimi.
"pil takacaklarmış" dedi, "kalbime
bir dönemi daha ömrümün
kapanmış olacak böylece
ne futbol artık ne güreş ne dağcılık"
"cemil" dedim (çocukluk arkadaşım
Kuşkum yok, yalnız öleceğim
Daha şimdiden hızla,
dedem, babam, Elsa,
azalıyor sevdiklerim.
Ölümün kendisi korkutmuyor beni
Yüzüme dokunurdu Elsa.
Oturmuş ben kitap okumaya çalışırken.
Metroda seyrederken karşımda oturanları.
Denizden çıkmış rüzgarda üşürken.
Elsa yüzüme dokunurdu.
Rahatsız olurdum ben.
Üç gündür okuduğu romanın
son sayfasını özellikle yavaş okudu,
gülümseyerek bitirdi. Yerinden kalktı,
kitabı özenle raftaki yerine koydu.
Oturdu, ağır ağır bir sigara yaktı
Bir siyahüzümün soyması gibi kendini
geldim – al.
Sevmeni istiyorum beni:
tamamlanmamışlığımı sorgula, kına.
Yorgunum, azımsa yorgunluğumu.
Sekiz yaşındayken getirip manastıra
papazlara teslim etmiş babası onu.
Şam’a gidip geleceğini söylemiş.
Hatırlayan kalmamış artık nedenini,
ne zaman olduğunu. Tek bildikleri,
savaş yıllarıymış, zorlu yıllarmış,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!