Sabahlara kadar bekledim uyumadan
İki kez üç kez denedim
Kucağımdaki romanı okumaya
Uğultular bırakmıyor beni
Gücüm yetmiyor meleklere dokunmaya..
Soğuk bir su içtim sönmedim
içim yanıyor bu kış soğunda
Esti esti durmadı karanlıklardan
Bir rüzgar donuk donuk...
Bulutlarıda getirdi uykusuz gecelerim
Bu uyuz akşamların içine
Boşanırcasına bir yağmurda cabası
kahreden..
Hala onuncu sayfasındayım
Elimdeki romanın
Kelebeklerle uçuşup,
Menekşelerden toz aldık
Yeşil çimlerden içtik yağmur damlalarını
Başımıza olmuş dutlar düştü ipek böcekleri ile
Öldük..........
Leylaklar geri aldılar renklerini.
Kanatlarımızdan...Uyandık
Romanın onuncu sayfasındayım
İçimde ürpertisiz nafile bir kıpırdanış
Hiç bir şey beklemiyorum
Onuncu sayfasından romanın
Bir sigara yaktım..birde soğuk su içtim
Karanlıklarda boğulmak için,
Söndürdüm lambayı..
Dumanlarını görüyorum şimdi sigaramın
Sayfaları da kayboldu şimdi romanın
Soğuk bir su daha içtim
Birazını da kızgın çeliklerin üstüne döktüm
Çifte su verilmiş iki hançer yaptım
Birini Brütüs'e verdim
Biri ile ben kendimi öldürdüm
Diğeri ile o Roma'yı...
Avuçlarımda kanla uyandım
Zifiri bir karanlık ben ve yanlızlığım
Onuncu sayfasındayım romanın
Gecelerin içinden geçiyorum şimdi
Görüyorum da gözlerim açık uyumuşum
Ellerimi uzattım güneşi tuttum
Göğsümün üzerine koydum ısıtmıyor
Çıplak dudaklarımı değdirdim kumlara
Denizlerde boğuluyorum
Etrafıma bakıyorum bilemiyorum
Neresinde olduğumu dünyanın
Bir sayfa daha çeviriyorum
Ortasına gelmişim romanın
Teksas'da kement atmasını öğreniyorum
Sarışın bir kızdan
Paris üzerime yıkılıyor Eyfel ayakta
Omuzlarıma yüklüyorum asya'ya kadar
Himalaya'ların üstüne diktim Pızza'yı
Eyfel'ide o'nun üstüne olmadı
Dengeyi sağlayamadım
Cihan Şah'ı bağırıyor Taç Mahal'dan
Kovuyor beni himalayalardan
Bende kızdım taşları yuvarladım Asya'dan
Eyfel yıkıldı,Pızza yıkıldı Everest yerinde kaldı
Asya ağır geldi
İtemedim okyanusların dibine..
Ellerimi gök yüzüne dayadım
Olanca gücümle itiyorum
Yıldızlar başka dünyalara taşındı
Samanyolu'nu aradım bulamadım
Güdümlü bir topun içinde kendimi ateşledim
Binlerce yıl öteye düştüm
Kızıl denizi omuzladım Musa ile
Tabelasını ters çevirdim cehennemin
İrem bahçeleridir diye..bile bile..
Babil kulesine yüklendim..Yıkamadım
Süleyman'ın hazinelerini buldum..
Çöllere gömdüm..
Bir çift aslanın yelelerini ördüm
Bagdat'ın kapısından bembeyaz bir atla,
şehire girdim.Gözlerimi kamaştırdı
Mısırlı bir güzelden gözlerini çaldım,
Kafkaslarda Zümrüd'ü Anka kuşlarına kaptırdım
Haçlı orduları yolumu kesti
Sırtımı kabeye dayadım
Binlercesiile savaştım
Bilmediğim birileri ile omuz omuza..
Kerbela'da susuzluktan yandım
İsabet etmeyen oklarla öldüm
İki kişi su içiyordu Abu Zemzem'den
Yorgun bitik taşlarına dayandım
Son sayfasını orada bitirdim romanın
Yine her zamanki gecelerimin yanlızlığında
Açık gözlerle uykumdan uyandım
Yarab'bi! bu ne güzel rüya imiş
Bir dünya yaratmışsın lakin
İçimizde bin türlüsü varmış
Doğruldum soğuk bir su içtim kana kana
Dışarıda güneş pırıl pırıl
Aydınlık bir dünya...
Vay canına! Ne fusünkar bilmece imiş
İnsanın içindeki rüya..
Sanmamki artık uykudayım
Birde baktım ki
Romanın hala onuncu sayfasındayım..
Kayıt Tarihi : 30.7.2007 11:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!