Romana devam 6
Köyümüzün madelerden emeklilik hakkını kazananları tek tük de olsa çoğalıyordu, rahmetli babamın köye bıraktığı arıcılık kültürü zaman içinde yayılmaya başlamış herkes evinin önüne üçer beşer kovanı koyarak küçük de olsa gelir elde etmeye başlamıştı, fakat bir türlü ekonomik değeri olan doğu Karadenizde bolca yetişen fındık çay ceviz gibi ürünleri tarlalarımıza dikmeyi akıl edemedik. Amcamın kendi oğlu ile abimi karşısına alıp sırtınıza birer çuval alın elinize de birer keser alın artık ekilip biçilmeyen açmanın başından sonuna kadar keserle cevizleri toprağa gömün deyip beni dinlemediler diyerek sözünün tutulmadığını hayıflanarak anlatıyor sonra da o meşhur sözünü söylüyordu "bizim bulladan adam çıkmaz"
Maden ocaklarında son yıpranma dedikleri ikramiye ile malulen emekli olmuş bir amcamız evinin çatısında bulunan badavra tahtalarını söktürüp yeni yeni çatılarımızda kullanmaya başladığımız kiremit ile kaplatarak köyde bayağı bir sükse yapmıştı tavanın üstünde yetiştirdiūği BAYLIK dediğimiz çiçeği de yerinden güzelce yere indirmiş kiremit kaplı çatının üzerinde durmasını tehlikeli gördükleri için onu hemen evin önündeki fırının yanındaki yükselti bir yerde taşın üzerine yerleştirmiş tiler. Bu bitkinin çatılarda büyütülecek kadar değeri vardı elbette, bitkinin yapraklarının içinde bulunan beyaz renkte sıvı kulak ağrıları olanların kulaklarına sıkılır ağrısına iyi gelirdi, kasabanın Pazarı olan günlerde eskiden yürüyerek ve at sırtında gittiğimiz köyümüzün yolu üzerindeki köyden bir vatandaşın traktörü ile gidip geliyorduk, köy amcalarımızdan birisi maden ocağından çoluk çocuğu ile gelirken kasabadan köye gelmek için geç kalmış olacak ki kasaba ile köy arasında bir yerde şiddetli yağmura yakalanmış bir ağaç altına sığınarak yaktığı ateşin yanında sabaha kadar beklemiş, belkide bu yüzden köyü en erken terk edenlerin arasında idi bir gün amcalarının oğulları ile düven yonmaya yani çam ağacından düven yapmaya gitmişler amcalarının oğulları düvenin iki tarafınıda bitirdiği halde o daha bir tanesini bile bitirememiş onların yardımı ile düveni bitirip eve öyle gelmişler, o zaman da söylemiş "ben bu köyden ayrılacağım". Kasabadan aldıklarımızı evlerimize getirmek için yolumuz uzun olduğu ormandan tomruk çekmek için yapılan yol hafif bir yağmurda Traktör bile çamura saplanıp yolda kalıyordu bunun için yeni yol için müracaat etmiş henüz bir yol yapılmamıştı.. çocuklar büyümüş birisi liseye yeni başlamış birisi henüz orta okulda idi bizler se geçim derdi madendeki çalışma zorlukları çocukların okulu derken zamanın nasıl geçtiğini bilmiyorduk, köye gitme araları uzadıkça uzuyordu, şoför acemi yollar dar yeni aldığı pikapla köye gidecek olan emekli madenci büyüğümüz ve köy yolcuları kasabanın Pazarından köye dönerken traktörün önüne çıkan tilkiyi şoför güya yakalayacak tabiki yol zaten dar tilki can havliyle yoldan kaçıyor en sonunda ne olduysa pikap yoldan çıkıp dereye kadar yuvarlanıp duruyor Allah'ın takdiri kimse ölmüyor ama bir çoğu yaralanıp hastaneye kaldırıyor,hastane polisi olayın nasıl olduğunu soruştururken sıra aracın sahibi traktöre şoförlük yapan babasına geliyor baba "baş efendi biz köye gitmek için bindik traktöre, girdik köyün yoluna hava karardı kararacak yol boyu gidiyoruz alt yanımız dere, önümüze bir tilki çıktı tilki kaçıyor biz arkasından son sürat gidiyoruz, tilki yukarı gidiyor biz yukarı, tilki aşağı kaçıyor biz peşinden derken,en sonunda tilki yukarı kaçtı biz dereye uçtuk,atın bu pezevengi içeri."Diyor sonraki ifadelerinde davacı olmayınca bu ciddi trafik kazası çok şükür ucuz atlatılmış oluyor.
Askeri darbeyle elimizden alınan ücret kayıpları ardında yapılan toplu sözleşmelerde bir türlü istenilen refaha Ulaşılamamış sendikanın onca bağırış çağırış efelenmesine rağmen aldığı grev kararını uygulama aşamasının son gününün son saatlerinde işveren sendikası ile anlaşıp büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyordu. Zaman zaman yapılan bir günlük işi bırakma işi yavaşlatmak amacıyla yapılan eylemlere şehirdeki demokrasi platformu STK ların verdiği destek de çare olmuyordu.İş yerlerinde yer altında madenlerde aldığımız ücret asgari ücret dolaylarındaydı ne guruplu çalışanların ne daimi çalışanların aldıkları maaş yetiyor,maaş aldıktan beş on gün sonra temel gıda ihtiyaçlarımızı karşılamak için bakkala, manava, kasaba, eğitim giderleri için kırtasiye dükkanına, hatta kahvede oynadığımız çayına kahvesine oynanan oyunlarda üzerimizde Kalan partilerin ücretlerini veresiye defterlerine yazdırıyorduk. Gittiğimiz kahvenin ocaklığında çalışan yeğenime benim haberim yokken diye ben dört arkadaşımla oyun oynarken şaka olarak 1.nci parti bitince garson yeğenimin yanına gidip bu parti amcanda kaldı diyor yeğen amcamda kalan parti bende diyor 2.nci parti yine yeğen ben veririm diyor 3.ncü parti de bende kaldı deyince yeter ya demiş benim günlüğüm bu kadar zaten bir daha oyun parası veremem diye tavrını koymuş, tabi benim bundan sonradan haberim oluyor. Geçen zamanlarda sendika yönetimi de değişmiş işçi haklarından iş güvenliğinden geçim derdinden bahsederken daha sert demeçler veriyordu ama biz daha önce böyle söylemleri çok duyduğumuz için bir kulağınızda girip bir kulağınızdan çıkıyordu
Ay başlarında borçlarımızı asgari düzeyde ödeyip evlerimize dönüyorduk verilen ikramiyeler de biraz olsun refahlıyor tekrar aynı borç sarmalının içine giriyorduk
Ekonomisinin yüzde yetmiş maden işçilerinin aldığı ücretten karşılayan şehir esnafının durumuda bizimle birlikte çöküyordu, bazı arkadaşımızı, tefecilerin eline düşüyordu bakkaldan aldığımız ürünleri deftere yazdığımız için pahalı da olsa almak zorunda kalıyorduk çoğu zamanda borçlanmızı vermediğimiz için ufak bir ihtiyacımız için geri çeviriliyor, hatta geciken taksit ler için dayak bile yenildiğini duyuyorduk. Bakkalların soba kuzine buzdolabı televizyonu veresiye defterine yazdığı dönemler bitmiş soframıza bir çeşit yemekten başka yemek konmaz olmuştu. Zeytin peynir bile artık lüks yiyecekler sınıfına girmişti çocukların beslenmesinde yiyecek olarak ev yapımı bohça börek patates kızartmasından başka bir şey yoktu. Dünyanın en tehlikeli en zor mesleklerinden birisi sayılan taş kömürü madenciliği de çalıştığımız hâlde bize reva görülen ücret buydu. Artık grevin ayak sesleri.Sendika toplu sözleşme görüşmelerinde bir türlü uzlaşma sağlanamadığını her bölge delegeleri ile işçilere duyuruydu, grev sözcüğü aramızda çok söylenmeye başladı ama biz hiç greve gitmemiş grev nedir bilmiyorduk..
Kayıt Tarihi : 12.11.2022 11:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!