Romana devam 7 Şiiri - Muharrem Akman

Muharrem Akman
675

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Romana devam 7

İşyerinde,kahvehalerde, evlerimizde grev nedir ne değildir greve gidilir mi gidilmez mi gidilirse ne olur gidilmezse ne olur tartışmaları ile zamanımız geçiyordu.
kulağımız hep sendikadan gelecek haberlerdeydi, Bu durum çalışma hayatına yansıyıp kimse işine gücüne doğru dürüst adapte olamaz olmuştu. Grev öncesi haklarımızın verilmesi için sendika tarafından arasıra basın açıklaması yapılıyor bir iki saatlik işi bırakma eylemleri yapıyorduk, İşçi ile İşveren arasında yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri uzadıkça uzuyor taraflar arasında bir türlü uzlaşmaya varılmıyordu. Sendika sık sık bizden gelecek haberleri bekleyin, bizden başka kaynaklardan gelecek hiç bir habere itibar etmeyin diye gerek iş yeri ziyaretlerinde kendileri ve delegeleri aracılığıyla işçiye haber üzerine haber gönderiyordu, grev kararının uygulama tarihine daha biraz zaman vardı iş güç artık neredeyse ikinci planda kalmıştı, biz grev hazırlıkları yaparken işveren kanadında boş durmuyor, madenlerde çalışanlar bir işçinin iş yerine toplam maliyeti neyse o rakamı kamuoyuna açıklayarak kafaları karıştırıyordu bizim aldığımız ücret ile hiç alakası yoktu. Üstelik madenciler yeterli ücret alıyorlar deyip işçi sayısı şu kadar bir işçinin maaşı şu,toplam ödenen para şu kadar,buradan yaptığımız zarar bu kadar deyip uzlaşma arapsaçına dönüyordu. Bir işçi iş akdini imzaladığı gün ömründen beş on yıl vazgeçip her dakika ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, maden ocağında verilen tertibi harfiyen yapan bir işçiden işveren nasıl zarar ediyordu. Parmak hesabı yapsalar bile hesap yanlıştı.Bir kazmacı ustasının günde amelesi ile en az 7/8 ton kömür kazıp zincirli konveyör bantlarına kaburgalı kürekler ile kürüyerek yer yüzüne gönderen işçinin kuruma nasıl zarar ettirdiğinin açıklaması yoktu. Bir ton kömür fiyatı ile bir ayda çıkardığımız kömür hesabını yaptığınızda işverenin işçiden zarar etmesi mümkün değildi, bu hesapta yanlışlık vardı. İşveren ise haklı olarak kurumda çalışan personel sayısı ile çıkan kömürü hesaplıyor çarpıp bölüp bir işçi günde şu kadar kömür çıkarıyor deyip adeta alay ediyordu, kurumdaki şişirilmiş kadro ile yapılan hesap kamuoyunu yanıltmak için bir oyundu, elimize geçen çıplak ücret giydirilmiş ücret gibi bir çok terimleri duyuyor, kömür işçisinden doğan zararı memleket esnafının verdiği vergiler ile kapatıyoruz gibi, hak etmediğimiz söylemler ile karşılaşıyorduk, Ramazan ayının son günlerinde olduğumuz için mahallemizde teravih namazını kıldıran hoca için para toplama zamanı gelmişti, bize yakın bir evde namaz kılındığı için bu görevi kendi kendime ben üstleneyim dedim, dedim ama cemaatten benden yaşça büyük bizimle beraber namaz kılan bir arkadaş, hayır parayı sen değil ben toplayacağım diyerek karşı çıktı, hala da niye itiraz ettiğini bilmiyorum, mahallenin yaşlıları camimiz biraz uzak olduğu için Terafiv namazına gidemediğinden Ramazan aylarında Terafiv namazını kıldırmak için hoca tutuyorduk, bu hem iyi hem kötüydü iyi tarafı iftar vaktinde oruç açıldıktan sonra üzerimize çöken ağırlık sebebiyle evde oluyor hatta birazda uyuyabiliyorduk, kötü tarafı Ramazan'ın manevi havasını camide değil evde yaşamaktı, arasıra Terafiv namazı için camiye de giderdik, namaz sonrası kahveler sahura kadar açık olduğu için bazen sahura kadar oturup kalırdık, Kulüp dediğimiz kahvelerde tombala oyunu oynatılır, dağıtılan kartlardaki numaraları okundukça birinci ikinci çinko ve tombala olana kadar çıt ses çıkmazdı, Yarın tatil günümüz olduğu için ben Terafiv namazından sonra girdiğim kahveden, bir parti okey oynamak için oturduğum masadan sahur vaktine eve zar zor yetiştim, malesef bu bayramda da köyüme gidemedik köye gidemediğmiz zamanlarda mahallemizde biz de kendi aramızda bazan 2 güne bazan 3 güne bölünerek bayram yapıyorduk, bayram namazı sonrası Kurban Bayramı ise kurban kesmeye değilse, bayram namazı sonrası, cami cemaati ile bayramlaşıp zaten bir caddeden oluşan sokağımızın üzerinde bulunan esnafları teker teker ziyaret edip esnafın kolonya şeker ikramı ve bayramlaştıktan sonra, kısa bir kahve ziyareti ile noktalayıp evlerimize giderdik. Köyde yaptığımız bayram yemeklerini aynen burada da yapıyor bayram ilan ettiğimiz evleri günde en fazla 3-5 hane birbirimize bayramlaşmaya gidiyorduk, gittiğimiz evlerde bizi köylerimizeki gibi bayram sofraları karşılıyor ama, ne yaparsak yapalım köyde yaşadığımız bayramların yerini tutmuyordu. Aldığımız bayram şekerlerinden ancak üç beş tane çoluk çocuğa dağıtabilirdik, çünkü bayramda millet köyüne, memleketine ya da sağa sola gezmeye gidiyor, biz çocukluğumuzdan başlayarak yaşadığımız bayramların hayali ile kendimizi avutuyorduk. Babamın kurumun işçilerine her yıl verdiği verdiği kumaşlardan diktirdiği koyu yeşil takım elbisesinin pantolonu ütülenmesi için koyduğu yatağın altından özel günlerde çıkartır, düğüne bayrama öyle giderdi bu her bayramda aklıma gelen hatıraların başında geliyordu, babam üstüne başına özen göstermesi ile anılırdı. Bayramın son günü öğleden sonra dönüşler başlar köylerden gelenle ve il dışına gidenlerin de dönmesi ile birlikte kadro tamamlamış olurdu bayramın son günü iş hayatı 16-24 vardiyası ile başlamış oluyordu. artık bizim için görünen köy olan grev tarihi, yavaş yavaş yaklaşıyordu ama hâlâ daha grevin olup olmayacağını idrak edemiyor son günlerde anlaşma sağlanacağını ümit ediyorduk. Günlümüz ile 600 gram kıyma alabiliyor evimizde fazladan bir yumurta yemenin bile hesabını yapıyorduk artık işçinin gözü kulağı kahvelerdeydi iş yeri temsilcilerinin sendikanın birinci ağızdan söylediği haberleri öğrenmek için evinden önce ilk uğrak yeri olmuştu, pavyonlarda (işçi yurtlarında) yatan işçiler, kurum içi telefonlardan pavyon amirlerinden bir şekilde haber alıyorlardı, Sendika başkanı ara sıra delegeleri aracılığıyla genel merkez binasının önünde toplantı yapıyor katılan işçi ve delegelere sözleşme hakkında bilgiler veriliyor onlar vasıtasıyla işçiler arasında bu bilgiler yayılıyordu. Önümüzdeki iki üç toplantı önemliydi genişletilmiş başkanlar toplantısı Uzlaşma komisyonu işçi ve işveren sendikası, bir arada yapılacak toplantıdan çıkacak sonuçlar artık grevin akıbetinin sonucunu belirleyecekti. Aynı zamanda Polonya'da gelişen işçi hareketlerinide elimizden geldiğince yazılı ve görsel basından izlemeye çalışıyorduk,Polonya'da küçük bir isyerinde başlayan grev, dayanışma hareketi adı altında tüm ülkeye dalga dalga yayılıyor , İşçiler tüm İsteklerini elde ettigi gibi sonradan dayanışma hareketinin lideri LEH VALESSA Polonya'ya devlet başkanı oluyordu, Grev kararımıza kamuoyunun desteği gün geçtikçe artıyor muhalefet kanadının büyük trajlı gazetelerin köşe yazarları ve ünlü sanatçılardan destek mesajları yağıyordu, kimse yer altında çalışan maden işçilerinin aldıkları bu ücreti reva görmüyor bir yandan da İşveren kanadının her fırsatta kurumun zararını ortaya sürmesi moralleri bozuyordu, kelle koltukta her gün ev halkıyla helaleşip işe gidip iş çıkışı, sağ salim yevmiyemizi alıp dışarı çıkmanın sevinci ve guruyla geçmiş olsun denilen işçilere bu gayret ve zorluklara rağmen gördüğü muamele büyük bir haksızlıktı.İşyerini nasıl zarar ettirdigimizi hatta ülkenin sırtında kambur olduğumuza bir türlü aklımız ermiyordu. Sendikanın önünde ilk slagon atılmıştı İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ

Muharrem Akman
Kayıt Tarihi : 14.11.2022 10:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!