Romana devam 5 Şiiri - Muharrem Akman

Muharrem Akman
675

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Romana devam 5

Sendika seçim startı verildikten Sonra kendi programımıza uyamaz olmuştuk, bir çok arkadaş ile tanışmış olduk alakası alakasız kişiler gelip bir iki merhaba dan sonra yaklaşan seçimleri sorup hangi taraftan olduğumu öğrenmeye çalışıyor sonra kendisinde içinde bulunduğu grbu öne çıkarıp o grbu öne çıkarıp, iş yeri konusunda karşılaşacağımız her türlü sıkıntıları çözmeye çalışacaklarını v,s vaad edip oyuna talip olduklarını ve kararını bekliyorlardı.

Seçime girecek kaç grup varsa hiç birisi birinden propaganda yönünden geri kalmıyor türlü vaadleri ile insanın karşısına çıkıyorlar şube yönetimi merkez yönetimi için aday olanlar delege adaylarını belirleyip kendileri ve destek veren üyeleri ile toplu olarak kahveye lokontya gidiyor etraflarında ne kadar kalabalık varsa o kadar güçlü olduklarını belli etmeye çalışıyorlardı, tabi bu sırada nahoş olaylar olmuyor değildi her grba oyum senin diyenler oluyor kime rastlarsa onlar ile birlikte görünüp çayını içkisini içiyor yemeğini yiyip beleşten geçinmeye çalışıyordu tabi çekirge bir sıçrar iki sıçrar misali foyaları ortaya çıkınca istenmeyen kişi olarak belleklere yerini alıyor, bir daha o kişiler ile kimse fazla muhatap olmazdı, başka bir gün yanımdaki Arkadaştan oy isteyen bir başkan adayı ona benim yakınım da aday biliyorsun her hâlde onunla aramızın açık olduğunu da biliyorsundur, ama ona rağmen ben sana veya başkasına oy veririm dersem kendime saygısızlık yaparım diyende oluyordu. Nihayet seçimler yapıldı kazanan taraf belli olduktan sonra mahalle gezen yeni şube başkanının etrafında öyle bir kalabalık vardı ki pavyonların (işçi yurtları)
arkasından gelen kalabalık araba yolunu kaplamış belki eli yüz metre insan konvoyu vardı, başkanın ikametgah adresi burada olduğu için burası kutlamaların tavan yaptığı son duraktı.Havada kararmak üzere olduğu için herkes bir kahvehaneye gidip oturup toplu hâlde oturuyor çay oraletten fazla bira satılıyordu sonradan gelenler ile kahvehane içleri almaz oldu millet yol kenarlarında tabure oturak ne varsa oturup eğlenmesine devam etti bu durumu önceden sezen bir lokonta sahibi gerekli hazırlıkları yapmış rakı ve bira stoklamış akşamın ilerleyen saatlerinde başkanlar da evlerine gidince herkes kendi cebinden içmeye başlayınca adam aşağı yukarı hesabını bildiği için sattığı içkiye bakıyor bir hasılata bir gariplik seziyor ama yani kasasında az para var derken adamın birisi yanına gelip, ya demiş içkiyi sen buradan satıyorsun senin ahçın mutfakta satıyor deyince hiç sesini çıkarmıyor artık gece yarısını geçtikten sonra lokontyı kapatıp tam eve gidecekken
garsonu yanına çağırıp şu sattığın içkilerin parasını ver bakalım deyince, satmadığını yemin billah ederek kendini savunmaya başlarken bir tokat atıp onu kovduğunu o sabah lokontyı açmadığını ertesi sabah da lokontaya gelip kara düşünürken henüz şafak sökmemiş alaca karanlıkta işi gücü olmayan bir şahsın dükkanının önünden geçerken yanına çağırıp ona her hangi bir lokontada çalışıp çalışmadığını sorunca, "bir ara bulaşıkçı olarak çalıştım yemek falan yapamam"deyince hiç değilse çorba yapmasını bilirsin herhalde sorusuna "çorba bir iki defa yapmıştım" cevabından sonra bir yere gidip gitmediğini işinin olup olmadığını sormadan hemen mutfağa geç çorbanı yap gerekli malzemeler orada ben de yardım etmeye gelirim deyince,adam önce şaka yapıyorum zannetti ama benim ciddi olduğumu anlayınca mutfağa girince günü kurtarmış olduk sonraki günlerde dükkan komşumuz son demokrat diye anılan gazete bayisi ve bakkal işleten ağabeyin sayesinde yeni bir ahçı bulup onunla çalıştık.
Sendika seçimleri bittikten sonra yavaş yavaş iş hayati normal seyrinde devam etmeye başlamıştı,ara sıra gittiğimiz köyümüzde artık bacamızın dumanı tüttmüyor tarlalar bostanlar sürülmeyince içlerindeki meyve ağaçları da bakımsızlıktan kurumaya başlıyordu.Aklımız sıra yapılacak tamiratları yapılması gereken işleri hep ileri tarihlere erteleyip duruyor fakat o tarih bir türlü gelip yapılması gereken işleri yapmaya fırsat bulamıyorduk.Hele Bayramlar geldiği zaman çektiğimiz sıkıntı teleşe artık köyde bayram yapmayı bırak köyle ziyaretçi olarak bile ya gidemiyor mezar ziyareti için ancak bir günlüğüne gidip köyümüzde o gün hangi mahallenin bayramı var ise o gün bayram geziyorduk, bu da köyümüzde pek hoş karşılanmıyor dolaylı dolaysız köyde evi olup da bayram yapmayanlar hakkında nahoş şeyler konuşuluyor olduğunu duyuyorduk. Malesef ne bayram yapmaya kudretimiz ne köye gelmemeye dirayetimiz vardı,bir bayram yine bir mahallemizin bayramını gezip akşama kendi evimde kalacağımı kararını vermiştim, öğleye doğru kendimi bayramın doyumsuz maneviyatında belki bin yıllık bayram sofrasında buldum,eş dost çoluk çocuk bayram vesilesiyle bir araya gelmiş bir evin içinde bazan Yirmi otuz kişi oluyor ev sahibi gelen ziyaretçilirine kısa bir hoş beşten sonra evde yaşlı bir insan varsa önce onunla bayramlaşma yapılıp eli öpülür sonra diğer hane sahipleri ile bayramlaşma olduktan sonra, vakit kaybetmeden ziyaretçilere sofra kurulup, ardından çay ikram edilirken eve gelen yeni ziyaretçilere yer açmak için çoğu zaman çay bile içmeden evden ayrılmak zorunda olurduk. Kara lastiklerin ve çizmelerin topuk kısımlarına önceden atmış olduğumuz küçük küçük kertikler ve çuval iğnesi dediğimiz dikiş iğnesinin biraz büyüğü iğneler ile bayanların ayakkabılarına renkli iplerden attığı tüğümler burada işe yarıyordu herkes ayakkabısını gönül rahatlığıyla bulup giyip gidiyordu, mahallede bulunan evlerin yarısından sonra öğle arası yaygucu dediğimiz esnafın da kurulduğu köy odasının olduğu yerde kendiliğinden toplanılıyor burada ve evlerde köy halkının tamamı birbirleri ile karşılaşıyordu, son olarsk ziyaret ettiğim teyzemin evinden dilimlenmiş üç dilim ekmeği almak için izin istedim,küçük bir mendile sarıp evden çıkarken bana verdiler ben hava kararmayana kadar eve varabilecek saatte yola çıkarak doğru evimin yolunu tuttum, çünkü buradan bizim mahalle normal yürüme ile 40/50 dk sürüyordu eve birazda rahatsızlık halsizlik başlamıştı. Eve vardığımda akşam olmuş ne sokaklarda ne evimin etrafındaki evlerde kimse yok, her kes bir yerlere gitmiş o gürül gürül mahallemizin bir başında bir ev,bir başında bizim ev,ne ateş yapıp ısınmaya ne bir yere haber vermeye takatım vardı, kendimi yatağın üzerine attım bu seferde soğuktan donuyor üşüyorum ne yapacağımı bilmeden kendi kendime ümitsizliğe düşmüştüm, aradan bir saat falan geçti geçmedi birisi dış kapıya vuruluyor hem de bana sesleniyordu zor zahmet kalkıp kapıyı açtım karşımda dayımın oğlunu gördüm, bana sen burada kendin ne yapıyorsun "haydi bize gidiyoruz"dedi hiç itiraz etmeden dayı oğlumun evine doğru yola çıktık, benim ekmek aldığım eve bizden sonra o gelmiş benim buradan ekmek aldığımı köyde kalacağımı duyunca ,benim başka bir evde kalmayacağımı bildiğim için beni alıp misafir etmeye geldiğini anlattı. Evlerinin sayat kapısından ikinci kata çıkıp aş odasının kapısını açınca,ocaklığın yanına kurulmuş sofra yüzüme vuran odanın sıcaklığı tarhana çorbası ıhlamur çayının odayı dolduran kokusu......

Muharrem Akman
Kayıt Tarihi : 10.11.2022 08:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!