Romans devam 11
O gün başkanın kışlık paltolarınızı botlarınızı hazırlayın dediği zaman çok da bir şey anlamamıştık, ama Ankara'da miting yapmamıza doğrusu Ankara'ya gideceğimize inanmadığımız için pek aldırış etmemiştik. Arkadaşımdan benim gibi düşünenler olduğu gibi büyük bir kararlılıkla gideceğiz diyenler de vardı, biz evlerimize gidip o günü beklemeye başladık, bir yandan da hayat devam ediyordu.Hanımlarımızın çoğu bizimle birlikte yürüyor, evde küçük çocuğu olanlar evde kalıyordu, henüz ilk okul talebesi olan çocuklar bile ara sıra yürüyüşlere geliyor, Orta okul ve lise talebesi çocuklar bazan kendileri bazan aileleri ile yürüyerek bir aydır bizi yalnız bırakmadılar, şehir hep birlikte grevdeydi. Bir yandanda Polonya da devam eden grevleri pür dikkat izliyorduk halkın leh VALESSA'YI yalnız bırakmadıkları gibi işçi sendikaları şehrin bir ucunda greve katıldıklarını için işten atılan liman işçileri için, Polonya nın öbür ucundaki işçiler arkadaşlarına destek olmak adına gıreve gidebiliyordu, işçiler ülke genelinde kenetlenmiş hükümete çoğu isteklerini kabul ettiriyorlardı, Bizim Sendikalardan ülkemiz içinden her yerden destek mesajları yağıyor ama hiç birisi süreli grevler başlatmamıştı. Sendika binasının konferans salonunda düzenlenen bir tiyatro etkinliğine sekiz yaşındaki kız çocuğumu da getirmiştim, bu etkinlik tatil günü olduğu ve henüz tiyatro gitme alışkanlığı gelişmediği için tiyatroya gelenler çok kalabalıktı. Zaten gırevin şehre getirdiği insan kalabalığı yetiyordu, görevliler biz birinci kata çıktıktan sonra 4.ncü kattaki konferans salonunda oynayacak tiyatro için, sadece çocukları içeriye alacaklarını söylediler. Bizden önce gelen arkadaşlarda merdivenlerden dönüşe geçmişler, biz merdivenlerin orta yerinde bir yerde kaldık ben çocuğu bırakmak istemiyorum , görevlilerin çocuğu bırak sen geri dön diyerek, komut vermesi arasında sıkıştım kaldım, kapıdan içeri girmek isteyenleri güvenlik bırakmıyor, benim ani karar vermem lazım sağdan soldan bir şey olmaz telkinleri ile, bir arkadaşımın kızının da orada olduğunu görünce ona birbirinize destek olun kızımı gözeltirsin dedim ama, çocuk benim çocuğumdan sadece bir yaş büyükmüş, boyu uzun olduğu için güven vermişti neyse çocuklar tiyatro salonuna çıktı, ben geri döndüm ama aklım çocukta kaldı, aşağıda sağa sola kalabalık içinde dolaşıp duruyorum, çünkü hepimiz çocuklarını tiyatroya göndermiş aşağıda tiyatronun bitmesini bekliyoruz. Meğerse çocuklar yukarı çıkana kadar aradan bayağı bir zaman geçmiş 4.ncü kata çıktıklarında tiyatro izdiham yüzünden iptal mi olmuş bizim çocuklar mı izleyemeden gelmiş ben çocuğu aşağıda görünce tiyatro seyrettin mi demeyi falan unuttum, sonradan baba biz o gün orada bir şey izleyemeden geri döndük dedi. Çarşı içinde çocuklar ile biraz daha dolaştıktan sonra, eve dönüp yemek yedikten sonra kahveye gitmek üzere evden ayrıldım, her kahvenin kendine özgü müşterisi vardı çok fazla bir gereklilik olmadıkça her zaman gitmiş olduğumuz kahveden başka bir kahveye gidip oturmazdık veya nadiren otururduk, kahveye gelince de herkesin kendine göre arkadaş gurubuda vardı, çay içerken, oyun oynarken, genelde aynı kişiler ile okey, pişti altmış altı oyunu, elli bir oyunu, tavla oyunu vs arkadaş gurubunun içinden birisi ile oynamayı tercih ederdik. Kulüp dediğimiz kahvelerde parasına kumar oynanır, çoğu işçi bir akşamda maaşını ikramiyesini verdiği gibi borçlu olarak masadan kalkardı, diğer kahvelerde ise arasıra bir paket sigarasına oyun oynayan olurdu, tabi o da oyunun sonunda kazananlar kazandığı sigaraları geri verip paraya çevirdiğinden, bir şekilde parasına kumar oynamak olurdu,Bir arkadaş bir gün ikramiye alınca kumar oynamak için kulübe giriyor, oyun esnasında kazanıyor, kaybediyor, kazanıyor derken kumarcının kumarcıdan beş kuruş parası kalmaz derler ya, gece yarısını geçtikten sonra bu tüm parasını kaybetmiş olarak kulüpten dışarı çıkıyor, karısının eve bir kilo süt getir demesi aklına geliyor, tabi o saate bile bir iki tane açık bakkal var, işçinin ikramiye aldığdan herkesin haberi var bu yüzden bakkaldan bir kilo süt ver, param yok sonra veririm demeyi gururuna yediremiyor. Eve girdiğinde hanımı süt aldın mı diye soruyor arkadaş başlıyor işte parayı aldım, şuraya verdim buraya verdim diye kem küm ederken, hanımı ya sana para aldın mı almadın mı diye soran yok, sana süt aldın mı almadın mı onu soruyorum diyerek lafını bitiriyor. Adam bunun üzerine beynimde bir şimşek çaktı deyip hatasının vahsmiyetini anlıyor, aldığı ikramiyenin en azından yarısını hanımına vermesi lazım çünkü o da verilmesi gereken borç yaptıkları yerlere verecek sabaha kadar kara kara düşünüyor. bir umut muhasebe müdürünün yanına gidip avans olarak para istiyor, muhasebe müdürü hayırdır sana dün para verdik doğru söyle paranı ne yaptın diyor, arkadaş müdüre akşam oynadığı paralı kumarda parasının tamamını kaybettiğini, Hanım'ının istediği bir kg sütü bile alamadığını, hem vicdanen çok rahatsız olduğunu hem de hanımına karşı mahcup olduğunu söylüyor. Müdür bunun doğru söylediğini ve gerçekten pişman olduğunu anlayınca sandalyede yer gösterip oturtuyor, şimdi sana aldığınız ikramiye kadar avans verip maaşından ikramiyenden azar azar keseceğim, ama bir şartım var burada bana bir daha kumar oynamayacağına söz vereceksin yemin edeceksin deyince, arkadaşın daha önceden kumar alışkanlığı var, biraz düşündükten sonra fırsat bu fırsat deyip kararını verip hemen müdüre yeminini veriyor, ve ekliyor Allah razı olsun Hanım'ımın o geceki olgunluğu ve Müdürümüzün anlayışı benim kumarı bırakmama sebep oldu diye ara sıra sohbetlerde anar durur. Başkanın CANLARIM kışlık paltolarınızı botlarınızı azığınızı hazırlayın öyle gelin dediği gün gelmişti
Muharrem AkmanKayıt Tarihi : 19.11.2022 00:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!