Roman Düğünü
Her cumartesi klasik anneanne oturmasın da oluruz. Aynı mahalle de olmamıza rağmen bu gelenek hiç değişmez. Ailenin her ferdi toplanır, yemekler yenir, sohbetler edilir, şakalar yapılır, danslar edilir, şarkılar söylenir ve mahalleyi saran o kahkahalar atılır.
İşte o keyifli akşam daha keyifli bir akşama dönüşüyordu. Dışarıdan öyle coşkulu müzik sesleri geliyordu ki içim kıpır kıpır olmuştu. Kendimi hemen balkon da bulmuştum. Mahallemize yeni taşınan roman komşularımız düğün yapıyorlardı. Her şey gözüme öylesine gök kuşağı gibi görünmüştü ki o an yüzümdeki gülümsemeleri durduramamıştım. Rengarenk kıyafetleri, kahkahaları, konuşmaları bile yetiyordu gülümsememe. Bağırdığımı hatırlıyorum balkondan:
-‘Bekleyin roman komşularım, birazdan yanınız da olacağım.’ diye. Hemen içeriye gidip annemlere düğüne gideceğimi söylemiştim. Kuzenlerimle birlikte gidiyorduk düğüne. İlk o kalabalığa doğru yürüdüğümüz de korkmuştuk. Bizi neler karşılayacak, neler yaşayacağımızı tahmin edemiyorduk. Aralarına girdiğim de beklenmedik bir insan olduğumu hissettirmişlerdi. Ama sonrasın da yerini karşılıklı birbirimize gönderdiğimiz tebessümler almıştı. Herkesin gözü ben de, benim gözlerim ise onlarınkindeydi. Gözlerinin içleri gülümsüyor adeta ışıldıyorlardı. Ben böylesine büyülendiğimi hatırlamıyorum hayatım da. Yabancı gibi hissettirmemişti gözleri, bakışları, dokunuşları. Evim de gibiydim. Evet evime gelmiş bir misafir gibiydim. Öyle sıcaktılar bana. Tabi bunun karşılıklı olduğuna inanıyorum. Onlara o hissettiğim sıcaklığı verebilmiştim. Gözlerinin içi gülen bir tek onlar değildi. Araların da onlar gibi olmak istiyordum. Çocuğundan büyüğüne, yaşlısına kadar hepsi sevinç doluydu. Kendimi özgür hissetmiştim hiç olmadığım kadar. Ruhumun onlara karıştığını hissedebiliyordum. Müziğe bırakıyordum kendimi yavaşça. Ayaklarım dans eden ve bakışlarıyla beni oyuna çağıran gözlere doğru ilerliyordu. Aralarındaydım. Ne yapacağımı bilmeden müziğe bırakıyordum kendimi ve biraz da onlara. Yönlendiriyorlardı beni. İşte böyle, işte böyle, devam et sesleri karışıyordu birbirine. Ve her an eksik olmayan o gülüşleri rahatlatıyordu beni. Daha bir cesaret geliyordu. Çılgınlar gibi dans ediyordum, durmadan. Sanki öncesin de hiç etmemişim gibi. Herkes beni izliyordu. Odaklandıkları ben olmuştum. Düğünü olan benimmiş gibi davranıyorlardı. Fazlasıyla önemsemişlerdi. Özel hissettirmişlerdi. Duygusallıkta vardı o anlar. Her birinin gözlerin de acı da görebiliyordum. Neler yaşamışlardır? diye düşünmeden edemiyordum. Gülüşlerinin içtenliğini ona bağlıyordum. Eğer hayatınız da farkındalık kazandırdıysanız bunu fark edecek kadar özgürleşmişsinizdir de. Mutluydum. Saf sevgi, enerjinin içinde büyülenmiştim. Sevgi bağı oluşuyordu aramız da. Onların dünyası diye ayırmanın ne kadar yanlış, bencilce bir düşünüş olduğunu kavrıyordum. İnsan insandı çünkü. Nerede ne şekil de hayatını sürdürüyor olsun bu önemsizdi. Tek önemli olan hissettiklerindi.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta