Bir uyku haliydi geçmişim
Yaşayıp yaşamadığımı bilmediğim zaman dilimi
Gördüklerim gökkuşağının renklerini alıp
Öyle bir renk yaratıyordu ki ruhumda
Tek savunmam saklanmak oluyordu
Sarılarak kar ayazında yokluğuna
Yaşlı bir umut…….
Bir sesin en yoğun yeriydi
Belki de
Sustuğumuz dağ başlarının kalabalığı
Gidişlerimizi toplarsak kendi bütünümüzü buluruz.
Her gidişimizde bırakırız kendimizden bir parça,
Bir parçada gölgemiz kalır ardımızda.
Sürüklenirken patika yollarda
Erken düşmüş akasya yaprağı gibi
Güzelliğini sezemeyiz düşlerimizin.
Bir ses vereceksem yansısın yüzüme yoksulluğum.
Dağ taş dile gelir demiştim
Yer titrer,
Gök düşer çocuk avuçlarımıza
Düşlerimize açılır kanayan ışıksız kapılar
Kök salan su bitkilerinde bin yıllık toprak kokar saçların
Beklemek hiç şüphesiz
Bir bulut göçü yaşarken yüreğim
Üşüyen öyküler;
Kahramanlarını dona bırakmış
Mahpus yemiş bir özleme giden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!